-
یا به یاد این فتادهی خاک بیز ** چون که خوردی جرعه ای بر خاک ریز
- İçerken bu yerlere serilmiş düşkün âşığı yâd ederek toprağa bir yudum şarap dök!
-
ای عجب آن عهد و آن سوگند کو ** وعدههای آن لب چون قند کو
- Şaşılacak şey! Nerde o ahit, nerde o yemin? O şeker gibi dudağın verdiği vaadler hani?
-
گر فراق بنده از بد بندهگی است ** چون تو با بدبندگی پس فرق چیس
- Bu kulun ayrı düşmesi, fena kulluktansa... Kötüye kötülükle mukabele edersen aramızda ne fark kalır?
-
ای بدی که تو کنی در خشم و جنگ ** با طرب تر از سماع و بانگ چنگ 1565
- Fakat hiddetle, şiddetle senden gelen kötülük, sema’dan, çengin nağmelerinden daha zevkli, daha neşeli.
-
ای جفای تو ز دولت خوبتر ** و انتقام تو ز جان محبوبتر
- Ey cefası devletten daha güzel, intikamı candan daha sevimli dilber!
-
نار تو این است نورت چون بود ** ماتم این تا خود که سورت چون بود
- Ateşin bu acaba nurun nasıl? Matem, bu olunca düğünün nice?
-
از حلاوتها که دارد جور تو ** وز لطافت کس نیابد غور تو
- Cevrinde öyle tatlılıklar var ki, malik olduğun letafet yüzünden kimse seni hakkıyla anlayamaz.
-
نالم و ترسم که او باور کند ** وز کرم آن جور را کمتر کند
- Hem inlerim, hem de sevgili inanır da kereminden o cevri azaltır diye korkarım.
-
عاشقم بر قهر و بر لطفش به جد ** بو العجب من عاشق این هر دو ضد 1570
- Kahrına da hakkıyla âşığım, lütfuna da. Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda da gönül vermişim.
-
و الله ار زین خار در بستان شوم ** همچو بلبل زین سبب نالان شوم
- Tanrı hakkı için bu dikenden kurtulur, gül bahçesine kavuşursam bu sebepten bülbül gibi feryat ederim.