-
از حلاوتها که دارد جور تو ** وز لطافت کس نیابد غور تو
- Cevrinde öyle tatlılıklar var ki, malik olduğun letafet yüzünden kimse seni hakkıyla anlayamaz.
-
نالم و ترسم که او باور کند ** وز کرم آن جور را کمتر کند
- Hem inlerim, hem de sevgili inanır da kereminden o cevri azaltır diye korkarım.
-
عاشقم بر قهر و بر لطفش به جد ** بو العجب من عاشق این هر دو ضد 1570
- Kahrına da hakkıyla âşığım, lütfuna da. Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda da gönül vermişim.
-
و الله ار زین خار در بستان شوم ** همچو بلبل زین سبب نالان شوم
- Tanrı hakkı için bu dikenden kurtulur, gül bahçesine kavuşursam bu sebepten bülbül gibi feryat ederim.
-
این عجب بلبل که بگشاید دهان ** تا خورد او خار را با گلستان
- Bu ne şaşılacak şey bülbüldür ki ağzını açınca dikeni de gül bahçesiyle beraber yutar, ikisini de bir görür!
-
این چه بلبل این نهنگ آتشی است ** جمله ناخوشها ز عشق او را خوشی است
- Bu bülbül değil, ateş canavarı! Onun aşkıyla bütün kötü şeyler, kendisine hoş gelmekte!
-
عاشق کل است و خود کل است او ** عاشق خویش است و عشق خویش جو
- Güle âşık, hâlbuki esasen kendisi gül, kendisine âşık, kendi aşkını aramakta!”
-
صفت اجنحهی طیور عقول الهی
- İlâhî akıl kuşlarının kanatlarının evsafı
-
قصهی طوطی جان زین سان بود ** کو کسی کو محرم مرغان بود 1575
- Can dudusunun hikâyesi de bu çeşittir. Fakat nerede kuşlara mahrem olan kişi?
-
کو یکی مرغی ضعیفی بیگناه ** و اندرون او سلیمان با سپاه
- Nerede zayıf ve suçsuz bir kuş ki onun içine Süleyman, askeriyle ordu kurmuş olsun!
-
چون بنالد زار بیشکر و گله ** افتد اندر هفت گردون غلغله
- Şükür yahut şikâyetle feryat edince yere, göğe zelzeleler düşsün!