این زبان چون سنگ و هم آهنوش است ** و آن چه بجهد از زبان چون آتش است
Bu dil, çakmak taşıyla çakmak demiri gibidir. Dilden çıkan da ateşe benzer.
سنگ و آهن را مزن بر هم گزاف ** گه ز روی نقل و گاه از روی لاف
Manasız yere gâh hikâye yoluyla, gâh laf olsun diye çakmak taşıyla demirini birbirine vurma!
ز آن که تاریک است و هر سو پنبه زار ** در میان پنبه چون باشد شرار1595
Zira ortalık karanlıktır, her tarafta pamuk dolu. Pamuk arasında kıvılcım nasıl durur?
ظالم آن قومی که چشمان دوختند ** ز آن سخنها عالمی را سوختند
Zalim onlardır ki gözlerini kapamışlar, söyledikleri sözlerle bütün âlemi yakmışlardır.
عالمی را یک سخن ویران کند ** روبهان مرده را شیران کند
Bir söz, bir âlemi yıkar, ölmüş tilkileri aslan eder.
جانها در اصل خود عیسی دمند ** یک زمان زخمند و گاهی مرهمند
Canlar aslen İsâ nefeslidir; bir anda yara, bir anda merhem olurlar.
گر حجاب از جانها برخاستی ** گفت هر جانی مسیح آساستی
Canlardan perde kalkaydı; her canın sözü, Mesih'i’ sözü gibi tesir ederdi.
گر سخن خواهی که گویی چون شکر ** صبر کن از حرص و این حلوا مخور1600
Şeker gibi söz söylemek istersen sabret, haris olma , bu helvayı yeme!
صبر باشد مشتهای زیرکان ** هست حلوا آرزوی کودکان
Feraset sahiplerinin iştahları sabradır, onlar sabretmek isterler. Helva ise, çocukların istediği şeydir.
هر که صبر آورد گردون بر رود ** هر که حلوا خورد واپستر رود
Sabreden, göklerin üstüne yükselir; helva yiyense geriler, kalır!
تفسیر قول فرید الدین عطار قدس الله روحه: تو صاحب نفسی ای غافل میان خاک خون میخور که صاحب دل اگر زهری خورد آن انگبین باشد
Ferideddîn-i Attâr’ın – Tanrı ruhunu takdis etsin – sözünün tefsiri “Ey gafil! Sen nefis ehlisin, toprak içinde kan yiyedur! Fakat gönüle sahip olan kişi , zehir bile yese o zehir bal olur.”