-
چون تو گوشی او زبان نی جنس تو ** گوشها را حق بفرمود أنصتوا
- Çünkü sen kulaksın, o dildir; o senin cinsinden değil, Tanrı, kulaklara “Ansitû” buyurdu.
-
کودک اول چون بزاید شیر نوش ** مدتی خامش بود او جمله گوش
- Çocuk önce, süt emme kabiliyetinde doğar, bir müddet susar ve tamamı ile kulak kesilir.
-
مدتی میبایدش لب دوختن ** از سخن تا او سخن آموختن
- Lâkırdı söylemeyi öğreninceye kadar bir zaman dudağını yumması, söz söylememesi gerekir.
-
ور نباشد گوش و تیتی میکند ** خویشتن را گنگ گیتی میکند 1625
- Kulak vermezse “ti ,ti “ diye manasız sözler söyler; kendisini âlemin dilsizi yapar.
-
کر اصلی کش نبود آغاز گوش ** لال باشد کی کند در نطق جوش
- Anadan sağır doğan ise hiç dinlemediği için dilsiz olur; nasıl dile gelsin?
-
ز آن که اول سمع باید نطق را ** سوی منطق از ره سمع اندر آ
- Çünkü söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.
-
ادخلوا الأبیات من أبوابها ** و اطلبوا الأغراض فی أسبابها
- Evlere kapılardan girin; rızıkları, sebeplerine teşebbüs ederek arayın!
-
نطق کان موقوف راه سمع نیست ** جز که نطق خالق بیطمع نیست
- Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Tanrı’nın sözüdür.
-
مبدع است او تابع استاد نی ** مسند جمله و را اسناد نی 1630
- Tanrı, yarattığını eşsiz, örneksiz yaratır; üstada tâbi değildir. Herkes ona dayanır; onun dayanacağı bir varlık yoktur.
-
باقیان هم در حرف هم در مقال ** تابع استاد و محتاج مثال
- Ondan başka bütün mahlûkat; hem sanatında, hem sözünde üstada tâbidir, örneğe muhtaçtır.