-
ور نباشد گوش و تیتی میکند ** خویشتن را گنگ گیتی میکند 1625
- Kulak vermezse “ti ,ti “ diye manasız sözler söyler; kendisini âlemin dilsizi yapar.
-
کر اصلی کش نبود آغاز گوش ** لال باشد کی کند در نطق جوش
- Anadan sağır doğan ise hiç dinlemediği için dilsiz olur; nasıl dile gelsin?
-
ز آن که اول سمع باید نطق را ** سوی منطق از ره سمع اندر آ
- Çünkü söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.
-
ادخلوا الأبیات من أبوابها ** و اطلبوا الأغراض فی أسبابها
- Evlere kapılardan girin; rızıkları, sebeplerine teşebbüs ederek arayın!
-
نطق کان موقوف راه سمع نیست ** جز که نطق خالق بیطمع نیست
- Dinleme ihtiyacı olmaksızın anlaşılan söz, ancak tamahsız ve ihtiyaçsız olan Tanrı’nın sözüdür.
-
مبدع است او تابع استاد نی ** مسند جمله و را اسناد نی 1630
- Tanrı, yarattığını eşsiz, örneksiz yaratır; üstada tâbi değildir. Herkes ona dayanır; onun dayanacağı bir varlık yoktur.
-
باقیان هم در حرف هم در مقال ** تابع استاد و محتاج مثال
- Ondan başka bütün mahlûkat; hem sanatında, hem sözünde üstada tâbidir, örneğe muhtaçtır.
-
زین سخن گر نیستی بیگانهای ** دلق و اشکی گیر در ویرانهای
- Bu söze yabancı değilsen bir hırkaya bürün, bir viraneye çekil ve gözyaşı dök!
-
ز آن که آدم ز آن عتاب از اشک رست ** اشک تر باشد دم توبه پرست
- Çünkü Âdem, Tanrı itabından ağlamakla kurtuldu; tövbekârın nefesi ıslak gözyaşlarıdır.
-
بهر گریه آمد آدم بر زمین ** تا بود گریان و نالان و حزین
- Âdem, yeryüzüne, ağlamak için, daima feryat etmek, inlemek ve mahzun olmak için gelmiştir.