-
گفت گفتم آن شکایتهای تو ** با گروهی طوطیان همتای تو 1655
- Tacir dedi ki: “Şikâyetlerini sana benzeyen dudulara söyledim.
-
آن یکی طوطی ز دردت بوی برد ** زهرهاش بدرید و لرزید و بمرد
- İçlerinden biri senin derdini anlayınca ödü patladı, titreyip öldü.”
-
من پشیمان گشتم این گفتن چه بود ** لیک چون گفتم پشیمانی چه سود
- Ben “Ne yaptım da bu sözü söyledim” diye pişman oldum ama bir kere söylemiş bulundum. Pişmanlık ne fayda verir?
-
نکته ای کان جست ناگه از زبان ** همچو تیری دان که جست آن از کمان
- Ağızdan bir kere çıkan söz, bil ki yaydan fırlayan ok gibidir.
-
وانگردد از ره آن تیر ای پسر ** بند باید کرد سیلی را ز سر
- Oğul, o ok gittiği yerden geri dönmez, seli baştan bağlamak gerek.
-
چون گذشت از سر جهانی را گرفت ** گر جهان ویران کند نبود شگفت 1660
- Sel önce bir kere coşup da etrafı kapladıktan sonra dünyayı harap etse şaşılmaz.
-
فعل را در غیب اثرها زادنی است ** و آن موالیدش به حکم خلق نیست
- Yapılan işin Gayb Âleminde eserleri doğar, o meydana gelen eserler, halkın hükmüne tâbi değildir.
-
بیشریکی جمله مخلوق خداست ** آن موالید ار چه نسبتشان به ماست
- Onların bize nispeti varsa da hepsi, ancak tek Tanrı tarafından yaratılmıştır.
-
زید پرانید تیری سوی عمر ** عمر را بگرفت تیرش همچو نمر
- Meselâ Amr’e Zeyd bir ok atar; o ok, Amr’i kaplan gibi yaralar.
-
مدت سالی همیزایید درد ** دردها را آفریند حق نه مرد
- Yara, bir yıl kadar Amr’ın vücudunda ağrılar, sızılar meydana getirir. O dertleri, Hak yaratmıştır, insan değil.