-
صد هزاران نیک و بد را آن بهی ** میکند هر شب ز دلهاشان تهی
- O güzel huylarla huylanmış olan zat, her gece gönüllerden yüz binlerce iyi ve kötü hâtırayı giderir;
-
روز دلها را از آن پر میکند ** آن صدفها را پر از در میکند
- Gündüzün gönülleri, yine o hâtıralarla doldurmakta; o sedefleri, incilerle dopdolu bir hale getirmektedir.
-
آن همه اندیشهی پیشانها ** میشناسند از هدایت جانها
- Evvelki düşüncelerin hepsi, Tanrı’nın hidayetiyle sahiplerini tanırlar.
-
پیشه و فرهنگ تو آید به تو ** تا در اسباب بگشاید به تو 1685
- Uyanınca, sanat ve hünerin, sebepler kapısını açmak üzere yine sana gelir.
-
پیشه زرگر به آهنگر نشد ** خوی این خوش خو به آن منکر نشد
- Kuyumcunun hüneri demirciye gitmez, bu güzel huylunun huyu, öteki kötüye mal olmaz.
-
پیشهها و خلقها همچون جهیز ** سوی خصم آیند روز رستخیز
- Hünerler ve huylar, kıyamet günü, çeyiz gibi sahibine döner.
-
پیشهها و خلقها از بعد خواب ** واپس آید هم به خصم خود شتاب
- Sanatlar ve tabiatlar, sabah uyandıktan sonra, koşa koşa onun yanına gelirler. (T.M. 1686)
-
پیشهها و اندیشهها در وقت صبح ** هم بدانجا شد که بود آن حسن و قبح
- Güzel olsun, çirkin olsun... Bütün huylar ve hünerler, sabah çağında sahiplerine gelir;
-
چون کبوترهای پیک از شهرها ** سوی شهر خویش آرد بهرها 1690
- Nitekim posta güvercinleri, gönderilen mektupları, yine uçtukları şehre getirirler.
-
شنیدن آن طوطی حرکت آن طوطیان و مردن آن طوطی در قفس و نوحهی خواجه بر وی
- Dudunun, duduların hareketlerini duyması ve kafeste ölümü, tacirin ona ağlaması
-
چون شنید آن مرغ کان طوطی چه کرد ** پس بلرزید اوفتاد و گشت سرد
- Dudu, o dudunun yaptığını işitince titredi, düştü, kaskatı oldu.