-
چون کبوترهای پیک از شهرها ** سوی شهر خویش آرد بهرها 1690
- Nitekim posta güvercinleri, gönderilen mektupları, yine uçtukları şehre getirirler.
-
شنیدن آن طوطی حرکت آن طوطیان و مردن آن طوطی در قفس و نوحهی خواجه بر وی
- Dudunun, duduların hareketlerini duyması ve kafeste ölümü, tacirin ona ağlaması
-
چون شنید آن مرغ کان طوطی چه کرد ** پس بلرزید اوفتاد و گشت سرد
- Dudu, o dudunun yaptığını işitince titredi, düştü, kaskatı oldu.
-
خواجه چون دیدش فتاده همچنین ** بر جهید و زد کله را بر زمین
- Sahibi, onun böyle düştüğünü görünce yerinden sıçradı, külâhını yere vurdu.
-
چون بدین رنگ و بدین حالش بدید ** خواجه بر جست و گریبان را درید
- Onu, bu renkte, bu halde görerek yerinden fırlayıp yakasını yırttı.
-
گفت ای طوطی خوب خوش حنین ** این چه بودت این چرا گشتی چنین
- Dedi ki: “ Ey güzel ve hoş nağmeli dudu! Sana ne oldu, niçin bu hale geldin?
-
ای دریغا مرغ خوش آواز من ** ای دریغا هم دم و هم راز من 1695
- Vah yazık, benim güzel sesli kuşum! Vah yazık, benim gönüldeşim, sırdaşım.
-
ای دریغا مرغ خوش الحان من ** راح روح و روضه و ریحان من
- Yazık, benim güzel nağmeli kuşum; ruhumun neşesi, bahçem, çiçeğim!
-
گر سلیمان را چنین مرغی بدی ** کی خود او مشغول آن مرغان شدی
- Süleyman’ın böyle kuşu olsaydı hiç başka kuşlarla uğraşır mıydı?
-
ای دریغا مرغ کارزان یافتم ** زود روی از روی او بر تافتم
- Vah yazık; ucuz bulduğum kuştan ne çabuk ayrıldım!
-
ای زبان تو بس زیانی بر وری ** چون تویی گویا چه گویم من ترا
- Ey dil, sen bana çok ziyan veriyorsun! Söyleyen sen olduktan sonra ben sana ne diyeyim?