-
هر که محراب نمازش گشت عین ** سوی ایمان رفتنش میدان تو شین 1765
- Kimin namazında mihrap ve kıblesi Ayn (Tanrı’nın zatı, cemali) olursa onun tekrar iman tarafına gitmesini ayıp ve kusur bil.
-
هر که شد مر شاه را او جامهدار ** هست خسران بهر شاهش اتجار
- Padişaha esvapçıbaşı olan kişinin, padişah hesabına ticarete girişmesi ziyankârlıktan ibarettir.
-
هر که با سلطان شود او همنشین ** بر درش بودن بود حیف و غبین
- Padişahla birlikte oturan kimsenin padişah kapısında oturması yazıktır, aldanmaktır.
-
دستبوسش چون رسید از پادشاه ** گر گزیند بوس پا باشد گناه
- Bir kimseye padişaha elini öpmek fırsatı düşer de o, ayağını öperse bu, suçtur.
-
گر چه سر بر پا نهادن خدمت است ** پیش آن خدمت خطا و زلت است
- Her ne kadar ayağa baş koymak da bir yakınlıktır, fakat el öpme yakınlığına nispetle hatadır, düşkünlüktür.
-
شاه را غیرت بود بر هر که او ** بو گزیند بعد از آن که دید رو 1770
- Padişah, birisi yüzünü gördükten sonra başkasına meylederse kıskanır.
-
غیرت حق بر مثل گندم بود ** کاه خرمن غیرت مردم بود
- Tanrı’nın gayreti buğdaya benzer, harmandaki saman da insanların kıskançlığıdır.
-
اصل غیرتها بدانید از اله ** آن خلقان فرع حق بیاشتباه
- Kıskançlıkların aslını haktan bilin. Halkın kıskançlıkları, şüphe yok ki Tanrı kıskançlığının fer’idir.
-
شرح این بگذارم و گیرم گله ** از جفای آن نگار ده دله
- Bunu anlatmayı bırakayım da o, on gönüllü hercai sevgilinin cefasından şikâyet edeyim.
-
نالم ایرا نالهها خوش آیدش ** از دو عالم ناله و غم بایدش
- Feryat edeyim, çünkü feryat ve figanlar, hoşuna gidiyor. İki âlemden de ona ancak feryat ve figan lâzım.