English    Türkçe    فارسی   

1
1806-1815

  • جور و احسان رنج و شادی حادث است ** حادثان میرند و حقشان وارث است‌‌
  • Cevir, ihsan, mihnet ve neşe, gelip geçicidir. Gelip geçenlerse ölürler; Hak onlara vâristir.
  • صبح شد ای صبح را پشت و پناه ** عذر مخدومی حسام الدین بخواه‌‌
  • Sabah oldu, ey sabahın penahı Tanrı! (Ben özür serd edemiyorum), bize hizmet eden Hüsâmettin’den sen özür dile!
  • عذر خواه عقل کل و جان تویی ** جان جان و تابش مرجان تویی‌‌
  • Aklı-ı Küll’ün ve canın özür dileyeni sensin; canların canı, mercanın parıltısı sensin.
  • تافت نور صبح و ما از نور تو ** در صبوحی با می منصور تو
  • Sabahın nuru parladı, biz de bu sabah çağında senin Mansur şarabını içmekteyiz.
  • داده‌‌ی تو چون چنین دارد مرا ** باده که بود کاو طرب آرد مرا 1810
  • Senin feyzin bizi böyle mest ettikçe şarap ne oluyor ki bize neşe versin!
  • باده در جوشش گدای جوش ماست ** چرخ در گردش گدای هوش ماست‌‌
  • Şarap, coşkunlukla bizim yoksulumuzdur; felek; dönüşte aklımızın fakiridir.
  • باده از ما مست شد نی ما از او ** قالب از ما هست شد نی ما از او
  • Şarap bizden sarhoş oldu, biz ondan değil... Beden bizden var oldu, biz ondan değil!
  • ما چو زنبوریم و قالبها چو موم ** خانه خانه کرده قالب را چو موم‌‌
  • Biz arı gibiyiz, bedenler mum gibi. Tanrı, bedenleri bal mumu gibi göz göz ev ev yapmıştır.
  • رجوع به حکایت خواجه‌‌ی تاجر
  • Tacir hikâyesine dönüş
  • بس دراز است این حدیث خواجه گو ** تا چه شد احوال آن مرد نکو
  • Bu bahis çok uzundur, tacirin hikâyesini anlat ki o iyi adamın ne hale geldiği, ne olduğu anlaşılsın.
  • خواجه اندر آتش و درد و حنین ** صد پراکنده همی‌‌گفت این چنین‌‌ 1815
  • Tacir, ateşler, dertler, feryatlar içinde, böyle yüzlerce karmakarışık sözler söylüyordu.