-
مرد زرگر را بخوان ز ان شهر دور ** با زر و خلعت بده او را غرور
- Kuyumcuyu o uzak şehirden çağır, onu altınla, elbise ile aldat.”
-
فرستادن پادشاه رسولان به سمرقند به آوردن زرگر
- Padişahın, kuyumcuyu getirmek üzere Semerkand’a elçiler yollaması
-
شه فرستاد آن طرف یک دو رسول ** حاذقان و کافیان بس عدول 185
- Padişah, hekimden bu sözü duyunca nasihatini, candan gönülden kabul etti. O tarafa ehliyetli, kifayetli, âdil bir iki kişiyi elçi olarak gönderdi.
-
تا سمرقند آمدند آن دو امیر ** پیش آن زرگر ز شاهنشه بشیر
- O iki bey, kuyumcuya padişahtan muştucu olarak Semerkand’a kadar geldiler.
-
کای لطیف استاد کامل معرفت ** فاش اندر شهرها از تو صفت
- Dediler ki: “Ey lütuf sahibi üstat, ey marifette kâmil kişi! Öğülmen şehirlere yayılmıştır.
-
نک فلان شه از برای زرگری ** اختیارت کرد زیرا مهتری
- İşte filân padişah, kuyumcubaşılık için seni seçti. Zira (bu işte) pek büyüksün, pek kâmilsin.
-
اینک این خلعت بگیر و زر و سیم ** چون بیایی خاص باشی و ندیم
- Şimdicek şu elbiseyi, altın ve gümüşü al da gelince de padişahın havassından ve nedimlerinden olursun.”
-
مرد مال و خلعت بسیار دید ** غره شد از شهر و فرزندان برید 190
- Adam; çok malı, çok parayı görünce gururlandı, şehirden çoluk çocuktan ayrıldı.
-
اندر آمد شادمان در راه مرد ** بیخبر کان شاه قصد جانش کرد
- Adam, neşeli bir halde yola düştü. Haberi yoktu ki padişah canına kastetmişti.
-
اسب تازی بر نشست و شاد تاخت ** خونبهای خویش را خلعت شناخت
- Arap atına binip sevinçle koşturdu, kendi kanının diyetini elbise sandı!
-
ای شده اندر سفر با صد رضا ** خود به پای خویش تا سوء القضا
- Ey yüzlerce razılıkla sefere düşen ve bizzat kendi ayağı ile kötü bir kazaya giden!