-
گفت ای یحیی بیا در من گریز ** تا پناهت باشم از شمشیر تیز
- Ey Yahya! Kaç, bana gel de keskin kılıçlardan seni kurtarayım, demedi mi? “ dedi” diye cevap verdi.
-
وداع کردن طوطی خواجه را و پریدن
- Dudunun tacire veda edip uçması
-
یک دو پندش داد طوطی بینفاق ** بعد از آن گفتش سلام الفراق 1845
- Dudu ona hoşa gider bir iki nasihat verdi, sonra “Allahaısmarladık, artık ayrılık zamanı geldi” dedi.
-
خواجه گفتش فی أمان الله برو ** مر مرا اکنون نمودی راه نو
- Efendisi dedi ki: “Allah selâmet versin git. Sen bana yeni bir yol gösterdin”.
-
خواجه با خود گفت کاین پند من است ** راه او گیرم که این ره روشن است
- Tacir, kendi kendine dedi ki: Bu bana nasihatti. Onun yolunu tutayım, o yol aydın bir yol.
-
جان من کمتر ز طوطی کی بود ** جان چنین باید که نیکو پی بود
- Benim canım neden dududan aşağı olsun? Can dediğin de böyle iyi bir iz izlemeli.”
-
مضرت تعظیم خلق و انگشت نمای شدن
- Halkın, bir kişiyi ululamasının ve halk tarafından parmakla gösterilmenin kötülüğü
-
تن قفس شکل است تن شد خار جان ** در فریب داخلان و خارجان
- Ten kafese benzer. Girenlerin, çıkanların, insanla dostluk edenlerin aldatmasıyla can bedende dikendir.
-
اینش گوید من شوم هم راز تو ** و آنش گوید نی منم انباز تو 1850
- Bu, “Ben senin sırdaşın olayım” der. Öbürü “Hayır, senin akranın, emsalin benim”der.
-
اینش گوید نیست چون تو در وجود ** در جمال و فضل و در احسان و جود
- Bu der ki: “Varlık âleminde güzellik fazilet, iyilik ve cömertlik bakımından senin gibi hiçbir kimse yok.”
-
آنش گوید هر دو عالم آن تست ** جمله جانهامان طفیل جان تست
- Öbürü der ki: “İki cihan da senindir. Bütün canlarımız senin canına tâbidir.”
-
او چو بیند خلق را سر مست خویش ** از تکبر میرود از دست خویش
- O da, halkı, kendisinin sarhoşu görünce kibirlenir, elden, avuçtan çıkmağa başlar.