-
در خزان آن صد هزاران شاخ و برگ ** از هزیمت رفته در دریای مرگ
- Güz mevsiminde o yüz binlerce dallar, yapraklar; bozguna uğrayıp ölüm denizine giderler.
-
زاغ پوشیده سیه چون نوحهگر ** در گلستان نوحه کرده بر خضر
- Kara kuzgun; yaslılar gibi siyahlar giyinerek bağlarda, yeşilliklerin matemini tutar.
-
باز فرمان آید از سالار ده ** مر عدم را کانچه خوردی باز ده
- Varlık köyünün sahibinden, yokluğa, “Yediklerini geri ver” diye tekrar ferman çıkar.
-
آن چه خوردی واده ای مرگ سیاه ** از نبات و دارو و برگ و گیاه 1895
- “Ey kara ölüm; nebattan, ilâç olacak otlardan, köklerden, yapraklardan ne yedinse geri ver!” (diye emredilir)
-
ای برادر عقل یک دم با خود آر ** دم به دم در تو خزان است و بهار
- Kardeş, bir an için aklını başına al! Sende de her an hazan ve bahar var.
-
باغ دل را سبز و تر و تازه بین ** پر ز غنچهی ورد و سرو و یاسمین
- Gönül bahçesinin yemyeşil, terütaze, goncalar, güller, serviler ve yaseminlerle dolu olduğunu gör!
-
ز انبهی برگ پنهان گشته شاخ ** ز انبهی گل نهان صحرا و کاخ
- Yaprakların çokluğundan dal gizlenmiş; güllerin fazlalığından kır ve köşk görünmüyor.
-
این سخنهایی که از عقل کل است ** بوی آن گلزار و سرو و سنبل است
- Akl-ı Külden gelen bu sözler de, o gül bahçesinin, o servi ve sümbüllerin kokusudur.
-
بوی گل دیدی که آن جا گل نبود ** جوش مل دیدی که آن جا مل نبود 1900
- Gül olmayan yerden gül kokusu geldiğini, şarap olmayan yerde şarabın kaynayıp coştuğunu hiç gördün mü ki?
-
بو قلاووز است و رهبر مر ترا ** میبرد تا خلد و کوثر مر ترا
- Koku sana kılavuz ve rehberdir. Seni tâ ebedî Cennete ve kevser ırmağına götürür.