English    Türkçe    فارسی   

1
1972-1981

  • مصطفی آمد که سازد هم دمی ** کلمینی یا حمیراء کلمی‌‌
  • Mustafa bir hemdem elde etmek için geldi; “Kellimînî yâ Humeyrâ” dedi.
  • ای حمیراء آتش اندر  نه تو نعل ** تا ز نعل تو شود این کوه لعل
  • “Ey Humeyrâ! Nalı ateşe koyda bu dağ, lâl haline gelsin” buyurdu.
  • این حمیراء لفظ تانیث است و جان ** نام تانیث‌‌اش نهند این تازیان‌‌
  • Humeyrâ kelimesi, müennestir, can da müennsi semâidir. Araplar cana müennes demişlerdir.
  • لیک از تانیث جان را باک نیست ** روح را با مرد و زن اشراک نیست‌‌ 1975
  • Fakat canın müenneslikten pervası yok. Çünkü ruhun ne erkekle bir alakası var, ne kadınla!
  • از مونث وز مذکر برتر است ** این نه آن جان است کز خشک و تر است‌‌
  • Müzekkerden de yükselir, müennesten de. Bu, kurudan yaştan meydana gelen ruh (-u hayvanî) değildir ki.
  • این نه آن جان است کافزاید ز نان ** یا گهی باشد چنین گاهی چنان‌‌
  • Bu can, ekmekten kuvvetlenen yahut kâh şöyle, kâh böyle bir hale gelen can değildir.
  • خوش کننده ست و خوش و عین خوشی ** بی‌‌خوشی نبود خوشی ای مرتشی‌‌
  • Bu ruh hoşluk verir, hoştur, hoşluğun ta kendisidir. Ey maksadına erişmek için vesilelere baş vuran! Hoş olmayan, insanı hoş bir hale getiremez.
  • چون تو شیرین از شکر باشی بود ** کان شکر گاهی ز تو غایب شود
  • Sen şekerden tatlı bir hale gelsen bile o tat bazen senden gidiverir, bu mümkündür.
  • چون شکر گردی ز تاثیر وفا ** پس شکر کی از شکر باشد جدا 1980
  • Fakat fazla vefakârlık sebebiyle tamamen şeker olursan buna imkân yoktur. Nasıl olurda şekerden tat ayrılır, imkânı var mı?
  • عاشق از خود چون غذا یابد رحیق ** عقل آن جا گم شود گم ای رفیق‌‌
  • Ey hoş arkadaş! Âşık, halis ve sâf şarabı, kendisinden bulur, onunla gıdalanırsa bu makamda artık akıl kaybolur, (bu sırra akıl ermez).