-
پس حکیمش گفت کای سلطان مه ** آن کنیزک را بدین خواجه بده
- Sonra hekim dedi ki: “Ey büyük sultan o cariyeciği bu tacire ver
-
تا کنیزک در وصالش خوش شود ** آب وصلش دفع آن آتش شود
- Ki visali ile iyileşsin, visalinin suyu o ateşi gidersin.”
-
شه بدو بخشید آن مه روی را ** جفت کرد آن هر دو صحبت جوی را 200
- Padişah, o ay yüzlüyü kuyumcuya bahşetti, o iki sohbet müştakını birbirine çift etti.
-
مدت شش ماه میراندند کام ** تا به صحت آمد آن دختر تمام
- Altı ay kadar murat alıp murat verdiler. Bu suretle o kız da tamamen iyileşti.
-
بعد از آن از بهر او شربت بساخت ** تا بخورد و پیش دختر میگداخت
- Ondan sonra hekim, kuyumcuya bir şerbet yaptı, kuyumcu içti, kızın karşısında erimeye başladı.
-
چون ز رنجوری جمال او نماند ** جان دختر در وبال او نماند
- Hastalık yüzünden kuyumcunun güzelliği kalmayınca kızın canı, onun derdinden azat oldu, ondan vazgeçti.
-
چون که زشت و ناخوش و رخ زرد شد ** اندک اندک در دل او سرد شد
- Kuyumcu, çirkinleşip hastalanınca, yüzü sararıp solunca kızın gönlü de yavaş yavaş ondan soğudu.
-
عشقهایی کز پی رنگی بود ** عشق نبود عاقبت ننگی بود 205
- Ancak zahirî güzelliğe ait bulunan aşklar aşk değildir. Onlar nihayet bir âr olur.
-
کاش کان هم ننگ بودی یک سری ** تا نرفتی بر وی آن بد داوری
- Keşke kuyumcu baştanbaşa ayıp ve âr olsaydı, tamamıyla çirkin bulunsaydı da başına bu kötü hal gelmeseydi!
-
خون دوید از چشم همچون جوی او ** دشمن جان وی آمد روی او
- Kuyumcunun gözünden ırmak gibi kanlar aktı, yüzü canına düşman kesildi.