-
لیک میگوید بگو هین عیب نیست ** جز تقاضای قضای غیب نیست
- Fakat “Söyle, bu söz ayıp olmaz. Senin sözün, gayb âlemindeki kaza ve kaderin zuhurundan başka bir şey değildir” demekte.
-
عیب باشد کاو نبیند جز که عیب ** عیب کی بیند روان پاک غیب 1995
- Ayıptan başka bir şey görmeyene ayıptır. Fakat gayb âleminin pâk ruhu, hiç ayıp görür mü?
-
عیب شد نسبت به مخلوق جهول ** نی به نسبت با خداوند قبول
- Ayıp cahil mahlûka nispetle ayıptır; makbul Tanrıya nispetle değil.
-
کفر هم نسبت به خالق حکمت است ** چون به ما نسبت کنی کفر آفت است
- Küfür bile yaratana nispetle bir hikmettir. Fakat bize nispet edecek olursan bir âfet, bir felâkettir.
-
ور یکی عیبی بود با صد حیات ** بر مثال چوب باشد در نبات
- Birisinde yüzlerce faziletle beraber bir de ayıp bulunsa o ayıp nebatatın sapı mesabesindedir.
-
در ترازو هر دو را یکسان کشند ** ز آن که آن هر دو چو جسم و جان خوشند
- Terazide her ikisini de birlikte tartarlar. Çünkü nebatat ve sap… İkisi de bedenle can gibi bağdaşmıştır.
-
پس بزرگان این نگفتند از گزاف ** جسم پاکان عین جان افتاد صاف 2000
- Şu halde büyükler, bu sözü boş yere söylemediler: Temiz kişilerin cisimleri de, can gibi saftır.
-
گفتشان و نفسشان و نقششان ** جمله جان مطلق آمد بینشان
- Onların sözleri de nişanı olmayan ve bir kayda gelmeyen can olmuştur, nefisleri de, suretleri de.
-
جان دشمن دارشان جسم است صرف ** چون زیاد از نرد او اسم است صرف
- Onlara düşman olanların canları ise sırf cisimdir. O düşman, tavla oyununda kırılmış zar gibi faydasızdır, ancak bir addan ibarettir.
-
آن به خاک اندر شد و کل خاک شد ** وین نمک اندر شد و کل پاک شد
- Düşman toprağa girdi, tamamı ile toprak oldu. Bu ise tuzlaya düşüp tamamı ile arındı.