-
در ترازو هر دو را یکسان کشند ** ز آن که آن هر دو چو جسم و جان خوشند
- Terazide her ikisini de birlikte tartarlar. Çünkü nebatat ve sap… İkisi de bedenle can gibi bağdaşmıştır.
-
پس بزرگان این نگفتند از گزاف ** جسم پاکان عین جان افتاد صاف 2000
- Şu halde büyükler, bu sözü boş yere söylemediler: Temiz kişilerin cisimleri de, can gibi saftır.
-
گفتشان و نفسشان و نقششان ** جمله جان مطلق آمد بینشان
- Onların sözleri de nişanı olmayan ve bir kayda gelmeyen can olmuştur, nefisleri de, suretleri de.
-
جان دشمن دارشان جسم است صرف ** چون زیاد از نرد او اسم است صرف
- Onlara düşman olanların canları ise sırf cisimdir. O düşman, tavla oyununda kırılmış zar gibi faydasızdır, ancak bir addan ibarettir.
-
آن به خاک اندر شد و کل خاک شد ** وین نمک اندر شد و کل پاک شد
- Düşman toprağa girdi, tamamı ile toprak oldu. Bu ise tuzlaya düşüp tamamı ile arındı.
-
آن نمک کز وی محمد املح است ** ز آن حدیث با نمک او افصح است
- O tuz, öyle bir tuzdur ki Muhammed, ondan meslâhat kazanmış, o yüzden melih sözü fasih olmuştur.
-
این نمک باقی است از میراث او ** با تواند آن وارثان او بجو 2005
- Bu tuz, bu melâhat, ondan miras kalmıştır; vârisleri de seninledir, ara bul!
-
پیش تو شسته ترا خود پیش کو ** پیش هستت جان پیش اندیش کو
- Vârisler senin huzurunda oturuyorlar, fakat nerede senin huzurun? Senin önündedirler, fakat nerede önü sonu düşünen can?
-
گر تو خود را پیش و پس داری گمان ** بستهی جسمی و محرومی ز جان
- Eğer sen, kendinde ön, art olduğunu sanıyorsan cisme bağlısın, candan mahrumsun.
-
زیر و بالا پیش و پس وصف تن است ** بیجهت آن ذات جان روشن است
- Alt, üst, ön, art; cismin vasfıdır. Nurani olan can ise bunlardan münezzeh ve cihetsizdir.