آن نمک کز وی محمد املح است ** ز آن حدیث با نمک او افصح است
O tuz, öyle bir tuzdur ki Muhammed, ondan meslâhat kazanmış, o yüzden melih sözü fasih olmuştur.
این نمک باقی است از میراث او ** با تواند آن وارثان او بجو2005
Bu tuz, bu melâhat, ondan miras kalmıştır; vârisleri de seninledir, ara bul!
پیش تو شسته ترا خود پیش کو ** پیش هستت جان پیش اندیش کو
Vârisler senin huzurunda oturuyorlar, fakat nerede senin huzurun? Senin önündedirler, fakat nerede önü sonu düşünen can?
گر تو خود را پیش و پس داری گمان ** بستهی جسمی و محرومی ز جان
Eğer sen, kendinde ön, art olduğunu sanıyorsan cisme bağlısın, candan mahrumsun.
زیر و بالا پیش و پس وصف تن است ** بیجهت آن ذات جان روشن است
Alt, üst, ön, art; cismin vasfıdır. Nurani olan can ise bunlardan münezzeh ve cihetsizdir.
بر گشا از نور پاک شه نظر ** تا نپنداری تو چون کوته نظر
Kısa görüşlüler gibi zanna düşmemek için gözünü, o pâ padişahın nuruyla aç!
که همینی در غم و شادی و بس ** ای عدم کو مر عدم را پیش و پس2010
Sen mademki zahiri önü, sonu düşünmektesin... Ancak ve ancak bu gam ve neşe âlemindesin. Ey hakikatte yok olan! Yok olan nerede ön, nerede son?
روز باران است میرو تا به شب ** نی از این باران از آن باران رب
Yağmurlu gündür, gece çağına kadar yürü! Bu yağmur, bildiğimiz yağmur değil! Tanrı yağmurlarından.
قصهی سؤال کردن عایشه از مصطفی علیه السلام که امروز باران بارید چون تو سوی گورستان رفتی جامههای تو چون تر نیست
Ayşe’nin -Tanrı ondan razı olsun- Mustafa Sallâllahu aleyhi vessellem’e “ Bugün yağmur yağdı. Sen mezarlığa gittiğin halde niçin elbisen ıslak değil? “diye sorması
مصطفی روزی به گورستان برفت ** با جنازهی مردی از یاران برفت
Mustafa, bir gün, dostlarından birinin cenazesiyle ve dostlarla mezarlığa gitti.
خاک را در گور او آگنده کرد ** زیر خاک آن دانهاش را زنده کرد
Onun mezarına toprak doldurdu, tohumunu yeraltında diriltti.