-
بعد از آن از بهر او شربت بساخت ** تا بخورد و پیش دختر میگداخت
- Ondan sonra hekim, kuyumcuya bir şerbet yaptı, kuyumcu içti, kızın karşısında erimeye başladı.
-
چون ز رنجوری جمال او نماند ** جان دختر در وبال او نماند
- Hastalık yüzünden kuyumcunun güzelliği kalmayınca kızın canı, onun derdinden azat oldu, ondan vazgeçti.
-
چون که زشت و ناخوش و رخ زرد شد ** اندک اندک در دل او سرد شد
- Kuyumcu, çirkinleşip hastalanınca, yüzü sararıp solunca kızın gönlü de yavaş yavaş ondan soğudu.
-
عشقهایی کز پی رنگی بود ** عشق نبود عاقبت ننگی بود 205
- Ancak zahirî güzelliğe ait bulunan aşklar aşk değildir. Onlar nihayet bir âr olur.
-
کاش کان هم ننگ بودی یک سری ** تا نرفتی بر وی آن بد داوری
- Keşke kuyumcu baştanbaşa ayıp ve âr olsaydı, tamamıyla çirkin bulunsaydı da başına bu kötü hal gelmeseydi!
-
خون دوید از چشم همچون جوی او ** دشمن جان وی آمد روی او
- Kuyumcunun gözünden ırmak gibi kanlar aktı, yüzü canına düşman kesildi.
-
دشمن طاوس آمد پر او ** ای بسی شه را بکشته فر او
- Tavus kuşunun kanadı, kendisine düşmandır. Nice padişahlar vardır ki kuvvet ve azametleri helâklerine sebep olmuştur.
-
گفت من آن آهوم کز ناف من ** ریخت این صیاد خون صاف من
- Kuyumcu, ”Ben o ahuyum ki göbeğimin miskinden dolayı bu avcı, benim saf kanımı dökmüştür.
-
ای من آن روباه صحرا کز کمین ** سر بریدندش برای پوستین 210
- Ah, ben o sahra tilkisiyim ki postum için beni tuzağa düşürüp tuttular, başımı kestiler.
-
ای من آن پیلی که زخم پیل بان ** ریخت خونم از برای استخوان
- Ah, ben o filim ki dişimi elde etmek için filci benim kanımı döktü.