-
مطربی کز وی جهان شد پر طرب ** رسته ز آوازش خیالات عجب
- O, öyle çalgıcıydı ki âlem, onun yüzünden neşeyle dolmuştu. Dinleyenler sesinden garip garip hayallere dalıyorlar, şaşılacak hallere düşüyorlardı.
-
از نوایش مرغ دل پران شدی ** وز صدایش هوش جان حیران شدی
- Gönül kuşu onun nağmesiyle uçmakta; canın aklı, sesine hayran olmaktaydı.
-
چون بر آمد روزگار و پیر شد ** باز جانش از عجز پشهگیر شد
- Fakat zaman geçip ihtiyarlayınca evvelce doğan kuşu gibi olan canı, acizlikten sinek avlamaya başladı.
-
پشت او خم گشت همچون پشت خم ** ابروان بر چشم همچون پالدم 2075
- Sırtı, küp sırtı gibi eğrildi, kamburlaştı. Gözlerinin üstünde kaşlar, âdeta eyer kuskununa döndü.
-
گشت آواز لطیف جان فزاش ** زشت و نزد کس نیرزیدی به لاش
- Onun cana can katan lâtif sesi fena, iğrenç, çirkin yürek tırmalayıcı geldi.
-
آن نوای رشک زهره آمده ** همچو آواز خر پیری شده
- Zühere’nin bile haset ettiği o güzel sesi, kart eşeğin sesine benzedi.
-
خود کدامین خوش که او ناخوش نشد ** یا کدامین سقف کان مفرش نشد
- Zaten hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir.
-
غیر آواز عزیزان در صدور ** که بود از عکس دمشان نفخ صور
- Ancak Sûr’un üfürülmesi, nefeslerinin aksinden ibaret olan yüce azizlerin sesleri, bundan müstesnadır; onların sesleri bakidir.
-
اندرونی کاندرونها مست از اوست ** نیستی کاین هستهامان هست از اوست 2080
- Onların gönülleri, öyle bir gönüldür ki gönüller, ondan sarhoştur. Yoklukları öyle bir yokluktur ki bizim varlıklarımız, o yokluktan var olmuşlardır.
-
کهربای فکر و هر آواز او ** لذت الهام و وحی و راز او
- Her fikrin, her sesin kehlibarı (fikirleri ve sesleri çeken) o gönüldür. İlham, vahiy ve sır lezzeti yine o gönülden ibarettir.