-
آن نوای رشک زهره آمده ** همچو آواز خر پیری شده
- Zühere’nin bile haset ettiği o güzel sesi, kart eşeğin sesine benzedi.
-
خود کدامین خوش که او ناخوش نشد ** یا کدامین سقف کان مفرش نشد
- Zaten hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir.
-
غیر آواز عزیزان در صدور ** که بود از عکس دمشان نفخ صور
- Ancak Sûr’un üfürülmesi, nefeslerinin aksinden ibaret olan yüce azizlerin sesleri, bundan müstesnadır; onların sesleri bakidir.
-
اندرونی کاندرونها مست از اوست ** نیستی کاین هستهامان هست از اوست 2080
- Onların gönülleri, öyle bir gönüldür ki gönüller, ondan sarhoştur. Yoklukları öyle bir yokluktur ki bizim varlıklarımız, o yokluktan var olmuşlardır.
-
کهربای فکر و هر آواز او ** لذت الهام و وحی و راز او
- Her fikrin, her sesin kehlibarı (fikirleri ve sesleri çeken) o gönüldür. İlham, vahiy ve sır lezzeti yine o gönülden ibarettir.
-
چون که مطرب پیرتر گشت و ضعیف ** شد ز بیکسبی رهین یک رغیف
- Çalgıcı bir hayli ihtiyarlayıp zayıflayınca kazançsızlıktan bir parçacık yufka ekmeğine bile muhtaç hale geldi.
-
گفت عمر و مهلتم دادی بسی ** لطفها کردی خدایا با خسی
- Dedi ki: “Tanrım, bana çok ömür ve mühlet verdin, hakir bir kişiye karşı lütuflarda bulundun.
-
معصیت ورزیدهام هفتاد سال ** باز نگرفتی ز من روزی نوال
- Yetmiş yıldır isyan edip durdum. Benden bir gün bile ihsanını kesmedin.
-
نیست کسب امروز مهمان توام ** چنگ بهر تو زنم آن توام 2085
- Bugün kazanç yok, senin konuğunum. Çengi sana çalacağım, gayrı seninim.”
-
چنگ را برداشت و شد الله جو ** سوی گورستان یثرب آه گو
- Çengi omuzlayıp Tanrı aramağa yola düştü; ah ederek Medine Mezarlığına doğru yollandı.