-
گر رسولی چیست در مشتم نهان ** چون خبر داری ز راز آسمان 2155
- Mademki göklerin sırlarına vâkıfsın, peygambersen avucumda ne saklı?”
-
گفت چون خواهی بگویم کان چهاست ** یا بگویند آن که ما حقیم و راست
- Peygamber “Onlar nedir, ben mi söyleyeyim; yoksa onlar mı doğru olduğumuzu söylesin, bizi tasdik etsinler; hangisini istersin? Dedi.
-
گفت بو جهل این دوم نادرتر است ** گفت آری حق از آن قادرتر است
- Ebucehil “Bu ikincisi daha garip” deyince Peygamber dedi ki: “Evet, Tanrı ondan daha ilerisine de kadirdir.”
-
از میان مشت او هر پاره سنگ ** در شهادت گفتن آمد بیدرنگ
- Derhal Ebucehl’in avucundaki taşların her biri, şahadet getirmeye başladı.
-
لا إله گفت و إلا الله گفت ** گوهر احمد رسول الله سفت
- “İbadete layık hiçbir şey yoktur, ancak Tek Tanrı’ya tapılır” dedi ve “Muhammed, Tanrı elçisidir” incisini deldi.
-
چون شنید از سنگها بو جهل این ** زد ز خشم آن سنگها را بر زمین 2160
- Ebucehil, taşlardan bu sözü işitince hiddetle taşları yere vurdu.
-
بقیهی قصهی مطرب و پیغام رسانیدن عمر به او آن چه هاتف آواز داد
- Çalgıcı hikâyesinin sonu ve Emirülmüminîn Ömer’in –Tanrı ondan razı olsun kendisine Hatifin söylediğini alıp ulaştırması
-
باز گرد و حال مطرب گوش دار ** ز آن که عاجز گشت مطرب ز انتظار
- Bunu bırak da yine çalgıcının hikâyesine kulak ver. Çalgıcı, beklemekten bunalınca.
-
بانگ آمد مر عمر را کای عمر ** بندهی ما را ز حاجت باز خر
- Ömer’e yine ses geldi! “Ey Ömer, kulumuzu ihtiyaçtan kurtar!
-
بندهای داریم خاص و محترم ** سوی گورستان تو رنجه کن قدم
- Has, muhterem bir kulumuz var; mezarlığa kadar gitmek zahmetini ihtiyar et.
-
ای عمر برجه ز بیت المال عام ** هفت صد دینار در کف نه تمام
- Ey Ömer, kalk. Beytülmâlden yedi yüz dinar al, hepsini onun avucuna say!