-
پیش او بر کای تو ما را اختیار ** این قدر بستان کنون معذور دار 2165
- O parayı huzuruna götürüp “O parayı huzuruna götürüp “Ey makbulümüz olan! Şimdilik bu kadarcığı al ve bizi mazur gör.
-
این قدر از بهر ابریشم بها ** خرج کن چون خرج شد اینجا بیا
- Bu kadarcık para sana ancak ibrişim (kirşi) parasıdır. Harcet, bitince yine buraya gel” de.
-
پس عمر ز آن هیبت آواز جست ** تا میان را بهر این خدمت ببست
- Bunun üzerine Ömer, sesin heybetinden sıçrayıp kalkarak bu hizmet için belini bağladı.
-
سوی گورستان عمر بنهاد رو ** در بغل همیان دوان در جستجو
- Koltuğu altında para kesesi olduğu halde koşarak çalgıcıyı arayıp taramak için mezarlığa yüz tuttu.
-
گرد گورستان دوانه شد بسی ** غیر آن پیر او ندید آن جا کسی
- Mezarlığın etrafını bir hayli döndü, dolaştı; orada o ihtiyardan başka kimseyi göremedi.
-
گفت این نبود دگر باره دوید ** مانده گشت و غیر آن پیر او ندید 2170
- “Bu olmasa gerek” deyip bir kere daha koştu. Nihayet yoruldu, fakat yine o ihtiyardan başkasını göremedi.
-
گفت حق فرمود ما را بندهای است ** صافی و شایسته و فرخندهای است
- Kendi kendisine “Hak, bana dedi ki: bizim sâf, makbul ve mübarek kulumuz var;
-
پیر چنگی کی بود خاص خدا ** حبذا ای سر پنهان حبذا
- İhtiyar bir çalgıcı, nasıl olur da Tanrı haslarından olur? Ey gizli sır, ne hoşsun sen, hoş ve garip!”
-
بار دیگر گرد گورستان بگشت ** همچو آن شیر شکاری گرد دشت
- Ava çıkan aslanın dönüp dolaşması gibi bir kere daha mezarlık etrafını dolaştı.
-
چون یقین گشتش که غیر پیر نیست ** گفت در ظلمت دل روشن بسی است
- Orada o ihtiyardan başka kimsenin olmadığını iyice anlayınca “ karanlıklar içinde parlak gönüller çoktur” dedi.