-
حق سلامت میکند میپرسدت ** چونی از رنج و غمان بیحدت
- Tanrı sana selâm söylüyor; halini, hatırını soruyor. Hadsiz hesapsız zahmetlerden, kederlerden, ne haldesin? Buyuruyor.
-
نک قراضهی چند ابریشم بها ** خرج کن این را و باز اینجا بیا
- Şimdilik şu birkaç dinarı ibrişim parası olarak al, harca da bitince yine buraya gel!
-
پیر لرزان گشت چون این را شنید ** دست میخایید و بر خود میتپید
- İhtiyâr, bunu işitince kendini yerden yere vurup ellerini ısırmağa, elbisesini yırtmaya başladı.
-
بانگ میزد کای خدای بینظیر ** بس که از شرم آب شد بیچاره پیر 2185
- “Ey naziri olmayan Tanrı! Ziyade utancından zavallı ihtiyar su kesildi” diye bağırmağa koyuldu.
-
چون بسی بگریست و از حد رفت درد ** چنگ را زد بر زمین و خرد کرد
- Bir hayli ağlayıp eleme düştü. Nihayet çengi yere çalıp parça parça etti.
-
گفت ای بوده حجابم از اله ** ای مرا تو راه زن از شاه راه
- Dedi ki: “Ey benimle Rabbimin arasında perde olan, ey beni ana yoldan azdırıp sapıtan!
-
ای بخورده خون من هفتاد سال ** ای ز تو رویم سیه پیش کمال
- Ey yetmiş yıldır kanımı emen, kemal sahibine karşı yüzümü kara eden!
-
ای خدای با عطای با وفا ** رحم کن بر عمر رفته در جفا
- İhsan ve vefa sahibi Tanrı, cefalarla, suçlarla, geçen ömrüme sen acı!
-
داد حق عمری که هر روزی از آن ** کس نداند قیمت آن در جهان 2190
- Tanrı bana öyle bir ömür verdi ki o ömrün bir gününün kıymetini bile cihanda kimse bilemez.
-
خرج کردم عمر خود را دمبهدم ** در دمیدم جمله را در زیر و بم
- Bense bütün o ömrü, her nefeste zir ve bem perdelerine harç ederek yele verdim.