-
پیر لرزان گشت چون این را شنید ** دست میخایید و بر خود میتپید
- İhtiyâr, bunu işitince kendini yerden yere vurup ellerini ısırmağa, elbisesini yırtmaya başladı.
-
بانگ میزد کای خدای بینظیر ** بس که از شرم آب شد بیچاره پیر 2185
- “Ey naziri olmayan Tanrı! Ziyade utancından zavallı ihtiyar su kesildi” diye bağırmağa koyuldu.
-
چون بسی بگریست و از حد رفت درد ** چنگ را زد بر زمین و خرد کرد
- Bir hayli ağlayıp eleme düştü. Nihayet çengi yere çalıp parça parça etti.
-
گفت ای بوده حجابم از اله ** ای مرا تو راه زن از شاه راه
- Dedi ki: “Ey benimle Rabbimin arasında perde olan, ey beni ana yoldan azdırıp sapıtan!
-
ای بخورده خون من هفتاد سال ** ای ز تو رویم سیه پیش کمال
- Ey yetmiş yıldır kanımı emen, kemal sahibine karşı yüzümü kara eden!
-
ای خدای با عطای با وفا ** رحم کن بر عمر رفته در جفا
- İhsan ve vefa sahibi Tanrı, cefalarla, suçlarla, geçen ömrüme sen acı!
-
داد حق عمری که هر روزی از آن ** کس نداند قیمت آن در جهان 2190
- Tanrı bana öyle bir ömür verdi ki o ömrün bir gününün kıymetini bile cihanda kimse bilemez.
-
خرج کردم عمر خود را دمبهدم ** در دمیدم جمله را در زیر و بم
- Bense bütün o ömrü, her nefeste zir ve bem perdelerine harç ederek yele verdim.
-
آه کز یاد ره و پردهی عراق ** رفت از یادم دم تلخ فراق
- Ah! Arap ve Acem tarzını anmaktan, Irak perdesiyle meşgul olmaktan acı ayrılık zamanı hatırımdan çıktı.
-
وای کز تری زیر افکند خرد ** خشک شد کشت دل من دل بمرد
- Eyvallah olsun ki Kûçek makamının tazeliği yüzünden gönlümün ekini kurudu, gönlüm öldü.