-
عشق آن زنده گزین کاو باقی است ** کز شراب جان فزایت ساقی است
- O dirinin aşkını seç ki bakidir ve canına can katan şaraptan sana sakilik eder.
-
عشق آن بگزین که جمله انبیا ** یافتند از عشق او کار و کیا 220
- O‘nun aşkını seç ki bütün peygamberler, onun aşkıyla kuvvet ve kudret buldular, iş güç sahibi oldular.
-
تو مگو ما را بدان شه بار نیست ** با کریمان کارها دشوار نیست
- Sen “Bize o padişahın huzuruna varmaya izin yoktur” deme. Kerim olan kişilere, hiçbir iş güç değildir.
-
بیان آن که کشتن و زهر دادن مرد زرگر به اشارت الهی بود نه به هوای نفس و تامل فاسد
- Kuyumcuyu öldürme ve zehirlemenin Tanrı emriyle olup padişahın isteğiyle olmadığı
-
کشتن آن مرد بر دست حکیم ** نی پی اومید بود و نی ز بیم
- O adamın, hekimin eliyle öldürülmesi, ne ümit içindi ne korkudan dolayı.
-
او نکشتش از برای طبع شاه ** تا نیامد امر و الهام اله
- Tanrının emri ve ilhamı gelmedikçe hekim, onu padişahın hatırı için öldürmedi.
-
آن پسر را کش خضر ببرید حلق ** سر آن را درنیابد عام خلق
- Hızır’ın o çocuğun boğazını kesmesindeki sırrı halkın avam kısmı anlayamaz.
-
آن که از حق یابد او وحی و جواب ** هر چه فرماید بود عین صواب 225
- Tanrı tarafından vahiy ve cevaba nail olan kişi her ne buyurursa o buyruk, doğrunun ta kendisidir.
-
آن که جان بخشد اگر بکشد رواست ** نایب است و دست او دست خداست
- Can bağışlayan kişi öldürse de caizdir. O, nâibdir eli Tanrı elidir.
-
همچو اسماعیل پیشش سر بنه ** شاد و خندان پیش تیغش جان بده
- İsmail gibi onun önüne baş koy. Kılıcının önünde sevinerek, gülerek can ver.
-
تا بماند جانت خندان تا ابد ** همچو جان پاک احمد با احد
- Ki Ahmed’in pak canı, Ahad’la nasıl ebediyse senin canın da ebede kadar sevinçli ve gülümser bir halde kalsın.