-
ای خدا فریاد زین فریادخواه ** داد خواهم نه ز کس زین داد خواه 2195
- Ey, Tanrı, bu feryat edenin elinden feryat! Hiç kimseden değil, bu medet isteyen medet! Şikâyetim en çok kendimden...
-
داد خود از کس نیابم جز مگر ** ز آن که او از من به من نزدیکتر
- Kimseden medet yok. Yalnız ve ancak bana, benden yakın olandan medet var.
-
کاین منی از وی رسد دم دم مرا ** پس و را بینم چو این شد کم مرا
- Çünkü bana bu varlık, her an ondan gelmekte... Varlığım mahvolunca da ancak onu görürüm, başkasını değil.”
-
همچو آن کاو با تو باشد زر شمر ** سوی او داری نه سوی خود نظر
- Birisi sana para verse, altın saysa sen ona bakarsın, kendine değil; bu da ona benzer.
-
گردانیدن عمر نظر او را از مقام گریه که هستی است به مقام استغراق که نیستی است
- Ömer’in –Tanrı ondan razı olsun- ihtiyar çalgıcının nazarını varlık âlemi olan istiğrak âlemine çevirmesi
-
پس عمر گفتش که این زاری تو ** هست هم آثار هشیاری تو
- Bunun üzerine Ömer, çalgıcıya dedi ki: “Senin bu ağlaman, aklının başında olduğuna delâlet eder.
-
راه فانی گشته راهی دیگر است ** ز آن که هشیاری گناهی دیگر است 2200
- Yok olanın yolu, başka yoldur; çünkü aklı başında olmak da başka bir günahtır.
-
هست هشیاری ز یاد ما مضی ** ماضی و مستقبلت پردهی خدا
- Aklı başında oluş, geçmişleri hatırlamaktan ileri gelir. Geçmişin de Tanrı’ya perdedir,geleceğin de.
-
آتش اندر زن به هر دو تا به کی ** پر گره باشی از این هر دو چو نی
- Her ikisini de ateşe vur. Bu ikisi yüzünden ne vakte kadar ney gibi boğum boğum olacaksın?
-
تا گره با نی بود هم راز نیست ** همنشین آن لب و آواز نیست
- Neyde boğum bulundukça sırdaş değildir; dudağın, sesin mahremi olamaz.
-
چون به طوفی خود به طوفی مرتدی ** چون به خانه آمدی هم با خودی
- Sen, kendi tarafından tavaf edip durdukça nasıl tavafta olursun, kendinde oldukça nasıl olur da Kâbeye gelmiş sayılırsın?