English    Türkçe    فارسی   

1
2240-2249

  • و آن که در انبار ماند و صرفه کرد ** اشپش و موش و حوادث پاک خورد 2240
  • Fakat tohumu ambara kor, biriktirirse zaman geçtikçe bitler, fareler, o tohumu yiyip bitirirler.
  • این جهان نفی است در اثبات جو ** صورتت صفر است در معنات جو
  • Bu cihan tamamiyle fânidir; aradığını sebatlı, kararlı âlemde ara! Sûretin sıfırdan ibarettir; dilediğini mâna âleminde dile!
  • جان شور تلخ پیش تیغ بر ** جان چون دریای شیرین را بخر
  • Acı ve tuzlu canı kılıç önüne koy, feda et de tatlı bir deniz gibi olan canı al!
  • ور نمی‌‌دانی شدن زین آستان ** باری از من گوش کن این داستان‌‌
  • Eğer bu kapıdan bunu almaya kudretin yoksa bari şu hikâyeyi dinle!
  • قصه‌‌ی خلیفه که در کرم در زمان خود از حاتم طایی گذشته بود و نظیر خود نداشت‌‌
  • Zamanında Kerem ve ihsanda Hatemi Tai’yi geçen ve nazirî bulunmayan Halifenin hikâyesi
  • یک خلیفه بود در ایام پیش ** کرده حاتم را غلام جود خویش‌‌
  • Eski zamanda bir halife vardı ki, Hâtem’i cömertliğine köle etmişti.
  • رایت اکرام و داد افراشته ** فقر و حاجت از جهان برداشته‌‌ 2245
  • İhsan ve adalet bayrağını yüceltmiş, dünyadan yoksulluk ve ihtiyacı kaldırmıştı.
  • بحر و کان از بخشش‌‌اش صاف آمده ** داد او از قاف تا قاف آمده‌‌
  • Deniz ve inci, onun vergisine nispetle ehemmiyetsiz bir hale gelmiş lûtuf ve ihsan Kaf’tan Kaf’a yayılmıştı.
  • در جهان خاک ابر و آب بود ** مظهر بخشایش وهاب بود
  • O padişah, topraktan ibaret olan şu yeryüzünde bulut ve yağmurdu. İn’am ve ihsan sahibi Tanrı’nın vericiliğine mazhardı.
  • از عطایش بحر و کان در زلزله ** سوی جودش قافله بر قافله‌‌
  • Deniz ve maden, onun ihsanına karşı zelzeleye düşmüş, onun cömertliğine doğru kafile kafile gelip duruyordu.
  • قبله‌‌ی حاجت در و دروازه‌‌اش ** رفته در عالم به جود آوازه‌‌اش‌‌
  • Kapısı, hacet kıblesiydi. Şöhreti, cömertlikle bütün âleme yayılmıştı.