آن که جان بخشد اگر بکشد رواست ** نایب است و دست او دست خداست
Can bağışlayan kişi öldürse de caizdir. O, nâibdir eli Tanrı elidir.
همچو اسماعیل پیشش سر بنه ** شاد و خندان پیش تیغش جان بده
İsmail gibi onun önüne baş koy. Kılıcının önünde sevinerek, gülerek can ver.
تا بماند جانت خندان تا ابد ** همچو جان پاک احمد با احد
Ki Ahmed’in pak canı, Ahad’la nasıl ebediyse senin canın da ebede kadar sevinçli ve gülümser bir halde kalsın.
عاشقان جام فرح آن گه کشند ** که به دست خویش خوبانشان کشند
Âşıklar, ferah kadehini, güzellerin elleri ile öldürdükleri vakit içerler.
شاه آن خون از پی شهوت نکرد ** تو رها کن بد گمانی و نبرد230
Padişah o kanı şehvet uğruna dökmedi. Suizanda bulunma, münakaşayı bırak!
تو گمان بردی که کرد آلودگی ** در صفا غش کی هلد پالودگی
Sen onun hakkında kötü ve pis iş işledi deyip fena bir zanda bulundun. Su süzülüp durulunca, berrak bir hale gelince bu berraklıkta bulanıklık ve tortu kalır mı, süzülüş suda tortu bırakır mı?
بهر آن است این ریاضت وین جفا ** تا بر آرد کوره از نقره جفا
Bu riyazetler, bu cefa çekmeler, ocağın posayı gümüşten çıkarması içindir.
بهر آن است امتحان نیک و بد ** تا بجوشد بر سر آرد زر زبد
İyinin, kötünün imtihanı, altının kaynayıp tortusunun üste çıkması içindir.
گر نبودی کارش الهام اله ** او سگی بودی دراننده نه شاه
Eğer işi Tanrı ilhamı olmasaydı o, yırtıcı bir köpek olurdu, padişah olmazdı.
پاک بود از شهوت و حرص و هوا ** نیک کرد او لیک نیک بد نما235
Şehvetten de tertemizdi, hırstan da, nefis isteğinden de. Güzel bir iş yaptı, fakat zahiren kötü görünüyordu.