حرف درویشان بدزدیده بسی ** تا گمان آید که هست او خود کسی
Kendisini adam sansınlar diye dervişlerin bir hayli sözünü çalmış çırpmıştır.
خرده گیرد در سخن بر بایزید ** ننگ دارد از درون او یزید2275
Söz söylerken lâfı Bayezid’den ziyade inceler, onu bile kusurlu bulur. Halbuki onun içyüzünden Yezid arlanır.
بینوا از نان و خوان آسمان ** پیش او ننداخت حق یک استخوان
Gökyüzünün ekmeğinden, sofrasından nasipsizdir. Hak, önüne bir kemik bile atmamıştır.
او ندا کرده که خوان بنهادهام ** نایب حقم خلیفه زادهام
O ise “Sofrayı yaydım, Hakk’ın vekiliyim, halife oğluyum” diye bağırıp durmaktadır.
الصلا ساده دلان پیچ پیچ ** تا خورید از خوان جودم سیر هیچ
“ Ey aşağılık sâf kişiler, gelin... gelin de ihsan keremimin sofrasından, kimse mâni olmaksızın yeyin” demektir.
سالها بر وعدهی فردا کسان ** گرد آن در گشته فردا نارسان
Onlar da onun başına toplanırlar. Nimet ve ihsan istedikçe yalancı şeyh “ Yarın” der. Fakat bir türlü o yarın gelip çatmaz.
دیر باید تا که سر آدمی ** آشکارا گردد از بیش و کمی2280
Âdemoğlunun, az çok sırrı meydana çıkabilmek için uzun zamanlar lâzımdır.
زیر دیوار بدن گنج است یا ** خانهی مار است و مور و اژدها
Tek duvarın altında define mi var, yoksa yılan karınca ejderha yuvası mı?
چون که پیدا گشت کاو چیزی نبود ** عمر طالب رفت آگاهی چه سود
O yalancı şeyhin hiçbir şey olmadığı meydana çıkıncaya kadar tâlibin de ömrü tükenmiş olur: artık anlamanın ne faydası var?
در بیان آن که نادر افتد که مریدی در مدعی مزور اعتقاد به صدق ببندد که او کسی است و بدین اعتقاد به مقامی برسد که شیخش در خواب ندیده باشد و آب و آتش او را گزند نکند و شیخش را گزند کند و لیکن به نادر نادر
Bazen bir mürit, dâvacı ve yalancı bir şeyhe adamdır diye sadkatle inanır, itikat eder. Bu itikat yüzünden öyle bir makama erişir ki şeyhi, o makamı ruyada bile görmemiştir. Bu suretle müride su ve ateş bile zarar vermez. Halbuki şeyhe zararlıdır. Fakat bu. nadirdir
لیک نادر طالب آید کز فروغ ** در حق او نافع آید آن دروغ
Fakat nadir olarak tâlibin itikadındaki parlaklık yüzünden şeyhin yalanı tâlibe faydalı olur.