English    Türkçe    فارسی   

1
2290-2299

  • خواه صاف و خواه سیل تیره رو ** چون نمی‌‌پاید دمی از وی مگو 2290
  • Sel ister sâf olsun, ister bulanık... Mademki baki değildir, ondan bahsetme?
  • اندر این عالم هزاران جانور ** می‌‌زید خوش عیش بی‌‌زیر و زبر
  • Bu âlemde binlerce canlı, sıkıntısız, hoş bir halde yaşamakta, geçinip gitmektedir.
  • شکر می‌‌گوید خدا را فاخته ** بر درخت و برگ شب ناساخته‌‌
  • Üveyk kuşu, geceki rızkı henüz meydanda olmadığı halde ağaçta Tanrıya şükreder.
  • حمد می‌‌گوید خدا را عندلیب ** کاعتماد رزق بر تست ای مجیب‌‌
  • Bülbül “Ey duaya icabet eden Tanrı, rızık hususunda itimadımız sana” diye Tanrıya hamdeyler.
  • باز دست شاه را کرده نوید ** از همه مردار ببریده امید
  • Doğan, rızkını padişahın elinden umduğundan bütün pis şeylerden ümidini kesmiştir.
  • همچنین از پشه‌‌گیری تا به پیل ** شد عیال الله و حق نعم المعیل‌‌ 2295
  • Böylece sivrisinekten tut da file kadar bütün mahlûkat Tanrı ailesidir; Hak da ne güzel aile reisi.
  • این همه غمها که اندر سینه‌‌هاست ** از بخار و گرد بود و باد ماست‌‌
  • Gönlümüzdeki bütün bu gamlar, heva ve hevesimizin, varlığımızın tozundan, dumanından meydana gelir.
  • این غمان بیخ کن چون داس ماست ** این چنین شد و آن چنان وسواس ماست‌‌
  • Bu kökümüzü söken gamlar, ömrümüzün orağına benzer. Bu böyle oldu kuruntuları da vesveselerimizdir.
  • دان که هر رنجی ز مردن پاره‌‌ای است ** جزو مرگ از خود بران گر چاره‌‌ای است‌‌
  • Bil ki her hastalık ölümden bir parçadır. Çaresi varsa, ölümün bir cüz’ünü kendinden kov!
  • چون ز جزو مرگ نتوانی گریخت ** دان که کلش بر سرت خواهند ریخت‌‌
  • Ölümün bir cüz’ünden bile kaçamadığın halde onun hepsini başından aşağıya dökecekler, bunu iyice bil!