-
خواه صاف و خواه سیل تیره رو ** چون نمیپاید دمی از وی مگو 2290
- Sel ister sâf olsun, ister bulanık... Mademki baki değildir, ondan bahsetme?
-
اندر این عالم هزاران جانور ** میزید خوش عیش بیزیر و زبر
- Bu âlemde binlerce canlı, sıkıntısız, hoş bir halde yaşamakta, geçinip gitmektedir.
-
شکر میگوید خدا را فاخته ** بر درخت و برگ شب ناساخته
- Üveyk kuşu, geceki rızkı henüz meydanda olmadığı halde ağaçta Tanrıya şükreder.
-
حمد میگوید خدا را عندلیب ** کاعتماد رزق بر تست ای مجیب
- Bülbül “Ey duaya icabet eden Tanrı, rızık hususunda itimadımız sana” diye Tanrıya hamdeyler.
-
باز دست شاه را کرده نوید ** از همه مردار ببریده امید
- Doğan, rızkını padişahın elinden umduğundan bütün pis şeylerden ümidini kesmiştir.
-
همچنین از پشهگیری تا به پیل ** شد عیال الله و حق نعم المعیل 2295
- Böylece sivrisinekten tut da file kadar bütün mahlûkat Tanrı ailesidir; Hak da ne güzel aile reisi.
-
این همه غمها که اندر سینههاست ** از بخار و گرد بود و باد ماست
- Gönlümüzdeki bütün bu gamlar, heva ve hevesimizin, varlığımızın tozundan, dumanından meydana gelir.
-
این غمان بیخ کن چون داس ماست ** این چنین شد و آن چنان وسواس ماست
- Bu kökümüzü söken gamlar, ömrümüzün orağına benzer. Bu böyle oldu kuruntuları da vesveselerimizdir.
-
دان که هر رنجی ز مردن پارهای است ** جزو مرگ از خود بران گر چارهای است
- Bil ki her hastalık ölümden bir parçadır. Çaresi varsa, ölümün bir cüz’ünü kendinden kov!
-
چون ز جزو مرگ نتوانی گریخت ** دان که کلش بر سرت خواهند ریخت
- Ölümün bir cüz’ünden bile kaçamadığın halde onun hepsini başından aşağıya dökecekler, bunu iyice bil!