-
این همه غمها که اندر سینههاست ** از بخار و گرد بود و باد ماست
- Gönlümüzdeki bütün bu gamlar, heva ve hevesimizin, varlığımızın tozundan, dumanından meydana gelir.
-
این غمان بیخ کن چون داس ماست ** این چنین شد و آن چنان وسواس ماست
- Bu kökümüzü söken gamlar, ömrümüzün orağına benzer. Bu böyle oldu kuruntuları da vesveselerimizdir.
-
دان که هر رنجی ز مردن پارهای است ** جزو مرگ از خود بران گر چارهای است
- Bil ki her hastalık ölümden bir parçadır. Çaresi varsa, ölümün bir cüz’ünü kendinden kov!
-
چون ز جزو مرگ نتوانی گریخت ** دان که کلش بر سرت خواهند ریخت
- Ölümün bir cüz’ünden bile kaçamadığın halde onun hepsini başından aşağıya dökecekler, bunu iyice bil!
-
جزو مرگ ار گشت شیرین مر ترا ** دان که شیرین میکند کل را خدا 2300
- Ölümün cüz’ü olan hastalık sana taht geliyorsa bil ki Tanrı küllü, yani ölümü de sana tatlılaştırır.
-
دردها از مرگ میآید رسول ** از رسولش رو مگردان ای فضول
- Hastalıklar, ölümden elçi olarak gelmektedir; ey boşboğaz, ölümün elçisinden yüz çevirme!
-
هر که شیرین میزید او تلخ مرد ** هر که او تن را پرستد جان نبرد
- Tatlı yaşayan, sonunda acı öldü. Ten kaydında olan canını kurtaramadı.
-
گوسفندان را ز صحرا میکشند ** آن که فربه تر مر آن را میکشند
- Koyunları kırdan sürer getirirler; hangisi daha besli ise onu keserler.
-
شب گذشت و صبح آمد ای تمر ** چند گیری این فسانهی زر ز سر
- Gece geçti, sabah oldu. Sen ne vakte kadar bu altın masalını yeni baştan söyleyip duracaksın?
-
تو جوان بودی و قانعتر بدی ** زر طلب گشتی خود اول زر بدی 2305
- Gençken daha kanaatliydin; şimdi altın istiyorsun, halbuki sen önceden altındın.