از غضب بر من لقبها راندی ** یارگیر و مار گیرم خواندی
Hiddetle bana lâkaplar taktın; ben sevgilimin dostuyum, onu elde ederim. Halbuki sen bir yalancı, afsuncusun dedi.
گر بگیرم بر کنم دندان مار ** تاش از سر کوفتن نبود ضرار
Yılan tutsam bile dişini söker, bu suretle onu başı ezilmekten kurtarırım.
ز آن که آن دندان عدوی جان اوست ** من عدو را میکنم زین علم دوست2360
Çünkü o diş, onun can düşmanıdır; ben, düşmanı da bu suretle kendime dost ederim.
از طمع هرگز نخوانم من فسون ** این طمع را کردهام من سر نگون
Ben asla tamahtan afsun okumam. Ben bu tamahı baş aşağı etmişimdir.
حاش لله طمع من از خلق نیست ** از قناعت در دل من عالمی است
Tanrı göstermesin... Benim halka karşı tamahım yok. Gönlümde kanaatten bir âlem var.
بر سر امرودبن بینی چنان ** ز آن فرود آ تا نماند آن گمان
Sen armut ağacı tepesinden böyle görüyorsun. Aşağı in de sende o şüphe kalmasın.
چون که بر گردی و سر گشته شوی ** خانه را گردنده بینی و آن توی
Biraz dönersen başın dönmeğe başlar; evi dönüyor görürsün... Halbuki dönen sensin!
در بیان آن که جنبیدن هر کسی از آن جا که وی است هر کس را از چنبرهی وجود خود بیند، تابهی کبود آفتاب را کبود نماید و سرخ سرخ نماید چون تابه از رنگها بیرون آید سپید شود از همه تابههای دیگر او راستگوتر باشد و امام باشد
Herkesin hareketi, görüşü, bulunduğu makama göredir. Herkes, âleme kendi görüş dairesinden bakar. Mavi cam, güneşi mavi gösterir; kızıl cam kızıl. Camların rengi olmazsa beyaz olurlar. Beyaz cam, öbür camların hepsinden daha doğru gösterir, hepsinin de başı, imamı odur.
دید احمد را ابو جهل و بگفت ** زشت نقشی کز بنی هاشم شگفت2365
Ebucehil, Ahmed’i görüp “Beni Hâşim’den çirkin bir çehre zuhur etti” dedi.
گفت احمد مر و را که راستی ** راست گفتی گر چه کار افزاستی
Ahmet ona dedi ki: “ Haddini tecavüz ettinse de doğru söyledin.”
دید صدیقش بگفت ای آفتاب ** نی ز شرقی نی ز غربی خوش بتاب
Sıddîk görüp “Ey güneş! Ne doğudasın, ne batıdan. Lâtif bir surette parla, âlemi nurlandır” dedi.