چون قضا بگذشت خود را میخورد ** پرده بدریده گریبان میدرد
Kaza geçince, insan kendisini yemeğe başlar. Perdesi yırtılan, sırrı meydana çıkan, yakasını yırtar.
مرد گفت ای زن پشیمان میشوم ** گر بدم کافر مسلمان میشوم
Bedevî dedi ki: “Ey kadın, pişman oluyorum. Kâfir olmuşsam bile müslüman olmaktayım.
من گنهکارم توام رحمی بکن ** بر مکن یک بارگیم از بیخ و بن
Sana karşı suçluyum bana acı; beni kökümden, dibimden kâmilen söküp atma!”
کافر پیر ار پشیمان میشود ** چون که عذر آرد مسلمان میشود
İhtiyar kâfir, pişman olursa özür getirmeye başlar ve müslüman olur.
حضرت پر رحمت است و پر کرم ** عاشق او هم وجود و هم عدم2445
Tanrı tapusu, rahmet ve keremlerle dopdoludur. Varlık da ona âşık yokluk da.
کفر و ایمان عاشق آن کبریا ** مس و نقره بندهی آن کیمیا
Küfür de o ululuk sahibi Tanrı’ya âşıktır, iman da; bakır da o kimyanın kuludur, gümüş de!
در بیان آن که موسی و فرعون هر دو مسخر مشیتاند چنان که زهر و پادزهر و ظلمات و نور و مناجات کردن فرعون به خلوت تا ناموس نشکند
Zehirle panzehir, zulmetle nur nasıl Tanrı dileğine müsahharsa Mûsâ ve Firavun da Tanrı dileğine müsahhardır. Firavun’un, şerefine halel gelmemesi için Tanrı’ya yalnızca münacatı
موسی و فرعون معنی را رهی ** ظاهر آن ره دارد و این بیرهی
Mûsâ’nın da mâna cihetinden bir yolu vardır, Firavun’un da. Fakat, zâhiren Mûsâ yolludur, Firavun yolsuz.
روز موسی پیش حق نالان شده ** نیم شب فرعون گریان آمده
Mûsâ , gündüzün Tanrı huzurunda ağlayıp inledi; Firavunda gece yarısı ağladı,
کاین چه غل است ای خدا بر گردنم ** ور نه غل باشد که گوید من منم
Dedi ki; “Ey Tanrı, boynundaki bu demir zincir nedir? Boynumda demir zincir olmasa kim “ Ben, benim” der (asılsız dâvaya. Benliğe kalkışır? )
ز آن که موسی را منور کردهای ** مر مرا ز آن هم مکدر کردهای2450
Şüphe yok ki Mûsâ’yı nurlandıran iradenle beni de karanlıklara daldırdın.