-
میزنند آن طاس و غوغا میکنند ** ماه را ز آن زخمه رسوا میکنند
- Onlar tas çalıp gürültü ediyorlar ama o gürültüyle ayı rüsvay etmektedirler.
-
من که فرعونم ز شهرت وای من ** زخم طاس آن ربی الاعلای من 2455
- Ben ki Firavun’um, şöhretten elâman! “Enerabbüküm-ül â’lâ demem de beni rüsvay eden tas gürültüsüdür.
-
خواجهتاشانیم اما تیشهات ** میشکافد شاخ را در بیشهات
- Mûsâ’da, ben de aynı kapının kuluyuz. Fakat senin ormanında senin baltan işliyor; dalları senin baltan kesmektedir;
-
باز شاخی را موصل میکند ** شاخ دیگر را معطل میکند
- Bir dalı yetiştiriyor, öbürünü kesip atıyor.
-
شاخ را بر تیشه دستی هست نی ** هیچ شاخ از دست تیشه جست نی
- Baltaya karşı dalın eli var mı? Ne gezer! Hiç dal baltanın elinden kurtulabilir mi?
-
حق آن قدرت که آن تیشه تراست ** از کرم کن این کژیها را تو راست
- Balta senindir, o kudret hakkı için kereminden bu eğrilikleri doğrult!”
-
باز با خود گفته فرعون ای عجب ** من نه در یا ربناام جمله شب 2460
- Firavun yine kendi kendine “Ne şaşılacak şey! Ben bütün gece “Ey Rabbimiz” diye yalvarmıyor muyum?
-
در نهان خاکی و موزون میشوم ** چون به موسی میرسم چون میشوم
- Yalnızken mütevazi bir hale geliyor, düzeliyorum. Neden Mûsâ’ya karşı öyle oluyorum?
-
رنگ زر قلب دهتو میشود ** پیش آتش چون سیه رو میشود
- Kalp altının rengi halis altından on derece daha parlak olsa ataşe karşı nasıl yüzü kara bir hale gelir!
-
نی که قلب و قالبم در حکم اوست ** لحظهای مغزم کند یک لحظه پوست
- Kalbim de kalıbım da onun hükmünde değil mi? Bir zaman, beni iç haline kor, bir zaman kabuk haline.