-
در خطاب آدمی ناطق بدی ** در نوای طوطیان حاذق بدی
- İnsanlara hitap ederken insan gibi konuşurdu, dudu gibi ötmede de mahareti vardı.
-
جست از سوی دکان سویی گریخت ** شیشههای روغن گل را بریخت 250
- Dükkânın başköşesinden atıldı, bir tarafa kaçtı; gülyağı şişesini de döktü.
-
از سوی خانه بیامد خواجهاش ** بر دکان بنشست فارغ خواجهوش
- Sahibi, evden çıkageldi. Tacircesine huzuru kalple dükkâna geçti oturdu.
-
دید پر روغن دکان و جامه چرب ** بر سرش زد گشت طوطی کل ز ضرب
- Bir de baktı ki dükkân yağ içinde, elbisesi yağa bulaşmış. Dudunun başına bir vurdu; dudunun dili tutuldu, başı kel oldu.
-
روزکی چندی سخن کوتاه کرد ** مرد بقال از ندامت آه کرد
- Dudu, birkaç günceğiz sesini kesti, söylemedi. Bakkal nedametten âh etmeye başladı.
-
ریش بر میکند و میگفت ای دریغ ** کافتاب نعمتم شد زیر میغ
- Sakalını yolmakta, eyvah, demekteydi; nimet güneşim bulut altına girdi.
-
دست من بشکسته بودی آن زمان ** که زدم من بر سر آن خوش زبان 255
- O zaman keşke elim kırılsaydı; o güzel sözlünün başına nasıl oldu da vurdum?
-
هدیهها میداد هر درویش را ** تا بیابد نطق مرغ خویش را
- Kuşu, yine konuşsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi.
-
بعد سه روز و سه شب حیران و زار ** بر دکان بنشسته بد نومید وار
- Üç gün, üç gece sonra şaşkın ve meyus, ümitsiz bir halde dükkânda otururken
-
مینمود آن مرغ را هر گون شگفت ** تا که باشد کاندر آید او بگفت
- Ve binlerce gussaya, gama eş olup; bu kuş acaba ne vakit konuşacak; diye düşünüp dururken,