English    Türkçe    فارسی   

1
2527-2536

  • در سوم گردد همه روها سیاه ** بعد از آن اندر رسد قهر اله‌‌
  • Üçüncü günü yüzleriniz tamamı ile kararır, ondan sonra da Tanrı’nın kahrı gelir, çatar.
  • گر نشان خواهید از من زین وعید ** کره‌‌ی ناقه به سوی که دوید
  • Eğer bu tehdide benden delil isterseniz devenin yavrusunu daha doğru kovalayın!
  • گر توانیدش گرفتن چاره هست ** ور نه خود مرغ امید از دام جست‌‌
  • Eğer tutabilirseniz derdinize çare bulunur. Tutamazsanız ümit kuşu uzaktan kaçtı, gitti!” dedi.
  • کس نتانست اندر آن کره رسید ** رفت در کهسارها شد ناپدید 2530
  • Kimse yavruya erişmedi; dağlar arasına dalıp kayboldu.
  • گفت دیدید آن قضا مبرم شده ست ** صورت اومید را گردن زده ست‌‌
  • Salih dedi ki: “Gördünüz mü Tanrı’nın bu kazası nasıl geldi? Artık ümidin boynunu vurdu.”
  • کره‌‌ی ناقه چه باشد خاطرش ** که بجا آرید ز احسان و برش‌‌
  • Devenin yavrusu nedir? Salih? Peygamberin gönlü. Onun hatırını ele alın, onun isteğini yerine getirin.
  • گر بجا آید دلش رستید از آن ** ور نه نومیدید و ساعد را گزان‌‌
  • Onun gönlünü alırsanız azaptan kurtuldunuz; yoksa, pişman olduğunuzun, ümitsizliğe düştüğünüzün günüdür.
  • چون شنیدند این وعید منکدر ** چشم بنهادند و آن را منتظر
  • Salih’ten bu bulanık vâdi duydukları gibi azaba göz dikip beklemeye başladılar.
  • روز اول روی خود دیدند زرد ** می‌‌زدند از ناامیدی آه سرد 2535
  • Birinci gün yüzlerinin sarardığını gördüler.Ümitsizlikle soğuk soğuk ah etmeye başladılar.
  • سرخ شد روی همه روز دوم ** نوبت اومید و توبه گشت گم‌‌
  • İkinci günü hepsinin yüzü kızardı. Artık ümit ve tövbe nöbeti kayboldu.