-
چون شنیدند این وعید منکدر ** چشم بنهادند و آن را منتظر
- Salih’ten bu bulanık vâdi duydukları gibi azaba göz dikip beklemeye başladılar.
-
روز اول روی خود دیدند زرد ** میزدند از ناامیدی آه سرد 2535
- Birinci gün yüzlerinin sarardığını gördüler.Ümitsizlikle soğuk soğuk ah etmeye başladılar.
-
سرخ شد روی همه روز دوم ** نوبت اومید و توبه گشت گم
- İkinci günü hepsinin yüzü kızardı. Artık ümit ve tövbe nöbeti kayboldu.
-
شد سیه روز سوم روی همه ** حکم صالح راست شد بیملحمه
- Üçüncü gün hepsinin yüzü kapkara kesildi. Salih Peygamberin hükmü: cenksiz, cidalsiz doğru çıktı.
-
چون همه در ناامیدی سر زدند ** همچو مرغان در دو زانو آمدند
- Hepsi de ümitsiz bir hale gelince kuşlar gibi ayaklarını altlarına alıp iki dizlerinin üstlerine çöktüler.
-
در نبی آورد جبریل امین ** شرح این زانو زدن را جاثمین
- Cibril-i Emin, bu diz çökmeyi Peygambere “Câsimîn” âyetini getirerek Kur’an’da anlattı.
-
زانو آن دم زن که تعلیمت کنند ** وز چنین زانو زدن بیمت کنند 2540
- Sana diz çökmeyi öğrettikleri ve seni bu çeşit diz çökmeden korkuttukları vakit, yani belâ gelmeden diz çök!
-
منتظر گشتند زخم قهر را ** قهر آمد نیست کرد آن شهر را
- Salih’in kavmi, Tanrı kahrının zahmını beklediler: o kahır ve azap da gelip o şehri yok etti.
-
صالح از خکوت بسوی شهر رفت ** شهر دید اندر میان دود و نفت
- Salih, halvetten çıkıp şehre doğru gitti; gördü ki şehir duman ve ateş içinde.
-
ناله از اجزای ایشان میشنید ** نوحه پیدا نوحه گویان ناپدید
- Onların hâk ile yeksân olmuş cüzülerinden bile feryat ve figanlarını duyuyordu; feryat duyulmaktaydı ama ortada feryat eden yok!