English    Türkçe    فارسی   

1
2536-2545

  • سرخ شد روی همه روز دوم ** نوبت اومید و توبه گشت گم‌‌
  • İkinci günü hepsinin yüzü kızardı. Artık ümit ve tövbe nöbeti kayboldu.
  • شد سیه روز سوم روی همه ** حکم صالح راست شد بی‌‌ملحمه‌‌
  • Üçüncü gün hepsinin yüzü kapkara kesildi. Salih Peygamberin hükmü: cenksiz, cidalsiz doğru çıktı.
  • چون همه در ناامیدی سر زدند ** همچو مرغان در دو زانو آمدند
  • Hepsi de ümitsiz bir hale gelince kuşlar gibi ayaklarını altlarına alıp iki dizlerinin üstlerine çöktüler.
  • در نبی آورد جبریل امین ** شرح این زانو زدن را جاثمین‌‌
  • Cibril-i Emin, bu diz çökmeyi Peygambere “Câsimîn” âyetini getirerek Kur’an’da anlattı.
  • زانو آن دم زن که تعلیمت کنند ** وز چنین زانو زدن بیمت کنند 2540
  • Sana diz çökmeyi öğrettikleri ve seni bu çeşit diz çökmeden korkuttukları vakit, yani belâ gelmeden diz çök!
  • منتظر گشتند زخم قهر را ** قهر آمد نیست کرد آن شهر را
  • Salih’in kavmi, Tanrı kahrının zahmını beklediler: o kahır ve azap da gelip o şehri yok etti.
  • صالح از خکوت بسوی شهر رفت ** شهر دید اندر میان دود و نفت
  • Salih, halvetten çıkıp şehre doğru gitti; gördü ki şehir duman ve ateş içinde.
  • ناله از اجزای ایشان می‌‌شنید ** نوحه پیدا نوحه گویان ناپدید
  • Onların hâk ile yeksân olmuş cüzülerinden bile feryat ve figanlarını duyuyordu; feryat duyulmaktaydı ama ortada feryat eden yok!
  • ز استخوانهاشان شنید او ناله‌‌ها ** اشک ریز از جانشان چون ژاله‌‌ها
  • Kemiklerinden iniltiler, sızıntılar duydu; canları çiğ taneleri gibi yaş döküyor, ağlıyordu.
  • صالح آن بشنید و گریه ساز کرد ** نوحه بر نوحه گران آغاز کرد 2545
  • Salih bunu duyup ağlamaya başladı: feryat edenlere feryat etmeye koyuldu: