-
بر ستیز و تسخر و افسوسشان ** شکر کن چون کرد حق محبوسشان 2565
- İnatlarına mı, alaylarına mı, kınamalarına mı? Şükret; bak, Tanrı onları nasıl hapsetti, helâk eyledi!
-
دستشان کژ پایشان کژ چشم کژ ** مهرشان کژ صلحشان کژ خشم کژ
- Elleri eğri, ayakları eğri, gözleri eğri, bakışları eğri, savaşları eğri, öfkeleri eğri...
-
از پی تقلید و معقولات نقل ** پا نهاده بر جمال پیر عقل
- Onlar, geçmişleri taklit edip naklettikleri reylere uyduklarından bu akıl pîrinin başına ayak bastılar.
-
پیر خر نی جمله گشته پیر خر ** از ریای چشم و گوش همدگر
- Birbirlerine görünmek ve duyulmak kaygısı ile hür ihtiyar olmadılar, kart eşek oldular.
-
از بهشت آورد یزدان بردگان ** تا نمایدشان سقر پروردگان
- Tanrı cehennemlikleri göstermek üzere dünyaya cennetten kullar getirdi...”
-
در معنی آن که مرج البحرين يلتقیان بينهما برزخ لا يبغیان
- Tanrı iki deniz yarattı,birbirlerine kavuştukları halde aralarında bir perde vardır,birbirlerine karışmazlar“ âyetlerinin mânası
-
اهل نار و خلد را بین هم دکان ** در میانشان برزخ لا یبغیان 2570
- Cehennemlikler, cennetlikler bir dükkânda otururlar. Aralarında bir perde vardır, birbirlerine karışmazlar.
-
اهل نار و اهل نور آمیخته ** در میانشان کوه قاف انگیخته
- Nâr ehliyle nur ehli, görünüşte karışıktır ama aralarında Kaf dağı çekilmiştir.
-
همچو در کان خاک و زر کرد اختلاط ** در میانشان صد بیابان و رباط
- Bunlar, madende toprakla altının birbirine karışmasına benzerler. Toprakla altın karışıktır ama aralarında yüzlerce ova, yüzlerce konak var!
-
همچنان که عقد در در و شبه ** مختلط چون میهمان یک شبه
- Bu, bir dizide hakikî inci ile yalancı incinin bir gecelik konuk gibi misafir olmasına benzer.
-
بحر را نیمیش شیرین چون شکر ** طعم شیرین رنگ روشن چون قمر
- Denizin yarısı şeker gibi tatlı, lezzetli, rengi ay gibi parlak;