-
همچو در کان خاک و زر کرد اختلاط ** در میانشان صد بیابان و رباط
- Bunlar, madende toprakla altının birbirine karışmasına benzerler. Toprakla altın karışıktır ama aralarında yüzlerce ova, yüzlerce konak var!
-
همچنان که عقد در در و شبه ** مختلط چون میهمان یک شبه
- Bu, bir dizide hakikî inci ile yalancı incinin bir gecelik konuk gibi misafir olmasına benzer.
-
بحر را نیمیش شیرین چون شکر ** طعم شیرین رنگ روشن چون قمر
- Denizin yarısı şeker gibi tatlı, lezzetli, rengi ay gibi parlak;
-
نیم دیگر تلخ همچون زهر مار ** طمع تلخ و رنگ مظلم قیروار 2575
- Diğer yarısı, yılan zehiri gibi acı,lezzetsiz, rengi de katran gibi kara.
-
هر دو بر هم میزنند از تحت و اوج ** بر مثال آب دریا موج موج
- Cennetlikle cehennemlik olanlar da deniz gibi alttan üstten, dalgalanıp dururlar.
-
صورت بر هم زدن از جسم تنگ ** اختلاط جانها در صلح و جنگ
- Dar ve küçük bir cisimden dalgaların birbiri ardınca zuhuru da canların barışta, savaşta birbirlerine karışmalarına benzer.
-
موجهای صلح بر هم میزند ** کینهها از سینهها بر میکند
- Barış dalgaları kopar, gönüllerden kinleri giderir.
-
موجهای جنگ بر شکل دگر ** مهرها را میکند زیر و زبر
- Bunun aksine savaş dalgaları kopar, sevgileri altüst eder.
-
مهر تلخان را به شیرین میکشد ** ز آن که اصل مهرها باشد رشد 2580
- Sevgi, acıları tatlıya çeker, tatlılaştırır. Çünkü sevgilerin aslı, doğru yola götürmedir.
-
قهر شیرین را به تلخی میبرد ** تلخ با شیرین کجا اندر خورد
- Kahır ise, tatlıyı acılığa çekmektedir. Acı, tatlı ile bir arada bulunur, bağdaşır mı?