-
آن که زیرکتر به بو بشناسدش ** و آن دگر چون بر لب و دندان زدش 2585
- Aklı en üstün, anlayışı en keskin olan, kokudan anlar. Öbürüyse ancak dudağına, dişine değince fark eder.
-
پس لبش ردش کند پیش از گلو ** گر چه نعره میزند شیطان کلوا
- Şeytan “Yiyin” diye bağırır ama o adamın dudağı zehri, boğazına varmadan reddeder.
-
و آن دگر را در گلو پیدا کند ** و آن دگر را در بدن رسوا کند
- Başka biri boğazına varınca anlar, bir başkası yer, bedenini berbat edince anlar.
-
و آن دگر را در حدث سوزش دهد ** ذوق آن زخم جگر دوزش دهد
- Zehir; diğer birisinde abdest bozarken yanış yapar; zaman zaman ciğerini delen bir acı peyda eder.
-
و آن دگر را بعد ایام و شهور ** و آن دگر را بعد مرگ از قعر گور
- Bir başkasında zehrin eseri; günler, aylar geçtikten sonra görünür. Diğer birisinde ise ölümden ve Sûr üfürüldükten sonra meydana çıkar.
-
ور دهندش مهلت اندر قعر گور ** لا بد آن پیدا شود یوم النشور 2590
- Eğer o kişiye mezarda mühlet verirlerse mutlaka mahşer günü azap ederler.
-
هر نبات و شکری را در جهان ** مهلتی پیداست از دور زمان
- Her otun, her şekerin zamanede bir oluş müddeti vardır.
-
سالها باید که اندر آفتاب ** لعل یابد رنگ و رخشانی و تاب
- Lâlin, güneşin tesiriyle renk, parlaklık ve letafet elde etmesi için yılların geçmesi gerektir.
-
باز تره در دو ماه اندر رسد ** باز تا سالی گل احمر رسد
- Alelâde otlar, iki ay içinde yetişir. Fakat kırmızı gül, ancak bir yılda yetişir gül verir.
-
بهر این فرمود حق عز و جل ** سوره الانعام در ذکر اجل
- Yüce ve Ulu Tanrı, bunun için eceli, yani her şeyin müddetini En’am sûresinde anlatmıştır.