English    Türkçe    فارسی   

1
2620-2629

  • زن همی‌‌خواهد هویج خانگاه ** یعنی آب رو و نان و خوان و جاه‌‌ 2620
  • Kadın durmadan evin ihtiyaçlarını ister, evin şerefini, yani eve lâzım olan ekmeği, yüceliği, hürmeti diler durur.
  • نفس همچون زن پی چاره‌‌گری ** گاه خاکی گاه جوید سروری‌‌
  • Nefis, kadın gibi her işe bir çare bulmak üzere gâh toprağa döşenir, tevazu gösterir; gâh ululuk diler, yücelir.
  • عقل خود زین فکرها آگاه نیست ** در دماغش جز غم الله نیست‌‌
  • Aklınsa, bu düşüncelerden zaten haberi yoktur. Fikrinde Tanrı gamından başka bir şey yoktur.
  • گر چه سر قصه این دانه ست و دام ** صورت قصه شنو اکنون تمام‌‌
  • Hikâyenin içyüzü, bu tane ve tuzaktır, nefisle akıl arasındaki maceradır, fakat sen dış yüzünün tamamını dinle.
  • گر بیان معنوی کافی شدی ** خلق عالم عاطل و باطل بدی‌‌
  • Eğer yalnız mânaya ait anlatış kifayet etseydi âlem halkı, tamamı ile işten güçten kalır, âlemin nizamı bozulur giderdi.
  • گر محبت فکرت و معنیستی ** صورت روزه و نمازت نیستی‌‌ 2625
  • Sevgi, düşünce ve mânadan ibaret olsaydı senin oruç ve namazının zâhiri suretleri de kalmaz, yok olurdu.
  • هدیه‌‌های دوستان با همدیگر ** نیست اندر دوستی الا صور
  • Dostların birbirine armağan sunmaları, dostluğa nazaran ancak görünüşe ait şeylerdir.
  • تا گواهی داده باشد هدیه‌ها ** بر محبتهای مضمر در خفا
  • Fakat bu suretle o armağanlar, gönüllerde gizli bulunan sevgilere şahadet eder.
  • ز آن که احسانهای ظاهر شاهدند ** بر محبتهای سر ای ارجمند
  • Çünkü, ey ulu kişi, zâhiri iyilikler gizli sevgilere şahittir.
  • شاهدت گه راست باشد گه دروغ ** مست گاهی از می و گاهی ز دوغ‌‌
  • Şahidin de bazen doğrucu, bazen yalancı olur. Sarhoş, bazen şaraptan olur, bazen de ayrandan!