-
دل مپوشان تا پدید آید دلم ** تا قبول آرم هر آن چه قابلم
- Gönlündekini benden gizleme de benim gönlümdeki de ortaya çıksın bu suretle ne yapabileceksem kabul edeyim.
-
چون کنم در دست من چه چاره است ** در نگر تا جان من چه کاره است
- Fakat nasıl edeyim; elimde ne çare var? Bir bak hele, canım ne işe yarar ki?
-
تعیین کردن زن طریق طلب روزی کدخدای خود را و قبول کردن او
- Kadının kocasına rızık isteme yolunu göstermesi, onun da kabul etmesi
-
گفت زن یک آفتابی تافته ست ** عالمی زو روشنایی یافته ست
- Kadın dedi ki:”Bir güneş doğmuş, bütün cihan ondan aydınlanmıştır.
-
نایب رحمان خلیفهی کردگار ** شهر بغداد است از وی چون بهار 2685
- O Tanrı vekili, Tanrı halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir.
-
گر بپیوندی بدان شه شه شوی ** سوی هر ادبار تا کی میروی
- O padişaha ulaşabilirsen padişah olursun. Ne vakte kadar ikbal sahibi olmayanların yanına gidip duracaksın?
-
همنشینی مقبلان چون کیمیاست ** چون نظرشان کیمیایی خود کجاست
- İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?
-
چشم احمد بر ابو بکری زده ** او ز یک تصدیق صدیق آمده
- Ahmed’in gözü Ebubekir’e değince o bir tasdik yüzünden Sıddıyk olmuştur.”
-
گفت من شه را پذیرا چون شوم ** بیبهانه سوی او من چون روم
- Kocası, “Ben padişah huzuruna nasıl kabul olunurum; bir bahanesiz onun yanına nasıl giderim?
-
نسبتی باید مرا یا حیلتی ** هیچ پیشه راست شد بیآلتی 2690
- Buna bir münasebet, bir vesile gerek. Hiçbir sanat aletsiz meydana gelir mi?
-
همچو آن مجنون که بشنید از یکی ** که مرض آمد به لیلی اندکی
- Mecnun gibi ki, birisinden Leylâ’nın bir parça hastalandığını duydu.