-
گفت زن یک آفتابی تافته ست ** عالمی زو روشنایی یافته ست
- Kadın dedi ki:”Bir güneş doğmuş, bütün cihan ondan aydınlanmıştır.
-
نایب رحمان خلیفهی کردگار ** شهر بغداد است از وی چون بهار 2685
- O Tanrı vekili, Tanrı halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir.
-
گر بپیوندی بدان شه شه شوی ** سوی هر ادبار تا کی میروی
- O padişaha ulaşabilirsen padişah olursun. Ne vakte kadar ikbal sahibi olmayanların yanına gidip duracaksın?
-
همنشینی مقبلان چون کیمیاست ** چون نظرشان کیمیایی خود کجاست
- İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?
-
چشم احمد بر ابو بکری زده ** او ز یک تصدیق صدیق آمده
- Ahmed’in gözü Ebubekir’e değince o bir tasdik yüzünden Sıddıyk olmuştur.”
-
گفت من شه را پذیرا چون شوم ** بیبهانه سوی او من چون روم
- Kocası, “Ben padişah huzuruna nasıl kabul olunurum; bir bahanesiz onun yanına nasıl giderim?
-
نسبتی باید مرا یا حیلتی ** هیچ پیشه راست شد بیآلتی 2690
- Buna bir münasebet, bir vesile gerek. Hiçbir sanat aletsiz meydana gelir mi?
-
همچو آن مجنون که بشنید از یکی ** که مرض آمد به لیلی اندکی
- Mecnun gibi ki, birisinden Leylâ’nın bir parça hastalandığını duydu.
-
گفت آوه بیبهانه چون روم ** ور بمانم از عیادت چون شوم
- Eyvah, dedi; bahanesiz nasıl gideyim? Gitmezsem, hatırını sormazsam ne hale gelirim?
-
لیتنی کنت طبیبا حاذقا ** کنت أمشی نحو لیلی سابقا
- Keşke hazık bir hekîm olaydım...O vakit Leylâ’ya koşa, koşa giderdim.