-
کاین چنین اندر همه آفاق نیست ** جز رحیق و مایهی اذواق نیست
- Çünkü dünyada bunun gibi su yoktur. Bu halis şarap, zevk ve sefa kaynağı!
-
ز آن که ایشان ز آبهای تلخ و شور ** دایما پر علتاند و نیم کور
- Çünkü onlar acı tuzlu suları içmekten daima hastadırlar, yarı kör olmuşlardır.
-
مرغ کآب شور باشد مسکنش ** او چه داند جای آب روشنش
- Durağı, yatağı acı subaşı olan kuş; sâf berrak suyu ne bilsin?
-
ای که اندر چشمهی شورست جان ** تو چه دانی شط و جیحون و فرات 2725
- Yurdun acı su kaynağı; Şatt’ı, Ceyhun’u nereden bileceksin?
-
ای تو نارسته از این فانی رباط ** تو چه دانی محو و سکر و انبساط
- Ey şu fâni konaktan kurtulmayan! Sen yokluğu, sarhoşluğu ve neşeyi ne bilirsin ki!
-
ور بدانی نقلت از اب وز جد است ** پیش تو این نامها چون ابجد است
- Bilsen bile babandan, atandan nakil ve rivayet yoluyla bilirsin. Senin yanında bu adlar ebced gibidir.
-
ابجد و هوز چه فاش است و پدید ** بر همه طفلان و معنی بس بعید
- Ebced, hevvez. Bunlar, bütün çocuklara apaçık ve meydandadır, fakat mânası yok.
-
پس سبو برداشت آن مرد عرب ** در سفر شد میکشیدش روز و شب
- Hulâsa, Arap testiyi alıp yola düştü. Gece, gündüz onu taşımaktaydı.
-
بر سبو لرزان بد از آفات دهر ** هم کشیدش از بیابان تا به شهر 2730
- Testiye bir ziyan gelecek diye korkusundan titreyerek çölden ta... şehre kadar götürdü.
-
زن مصلا باز کرده از نیاز ** رب سلم ورد کرده در نماز
- Kadın da evde seccadesini yaymış, namaz kılıp dua etmekte;