آن یکی جودش گدا آرد پدید ** و آن دگر بخشد گدایان را مزید
Tanrı’nın bir çeşit cömertliği, yoksulları meydana çıkarır, bir başka cömertliği de onlara bol bol ihsanda bulunur.
پس گدایان آیت جود حقاند ** و آن که با حقند جود مطلقاند2750
Şu halde yoksullar, Tanrı cömertliği aynalarıdır. Hak ile Hak olan ve varlıktan tamamı ile geçen hakikî yoksullarsa mutlak nur olmuşlardır.
و آن که جز این دوست او خود مردهای است ** او بر این در نیست نقش پردهای است
Bu iki çeşit yoksuldan başkaları (yani varlığı olmayanlarla varlıktan geçenlerden başkaları) esasen ölüdür. Bu çeşit adam bu kapıda değildir, perdedeki, nakıştan, suretten ibarettir.
فرق میان آن که درویش است به خدا و تشنهی خدا و میان آن که درویش است از خدا و تشنهی غیر است
Tanrı’ya muhtaç ve susamış kişiyle Tanrı’ya ait bir şeye sahip olmayan ve ondan başkasını dileyen kişi arasındaki fark
نقش درویش است او نی اهل نان ** نقش سگ را تو مینداز استخوان
O kişi, yoksulun resmidir, canı yoktur, ekmek yemez. Köpek resmine kemik atma.
فقر لقمه دارد او نی فقر حق ** پیش نقش مردهای کم نه طبق
O, Tanrı fakiri değil, lokma fakiridir. Ölü resmin önüne yemek tabağını koyma.
ماهی خاکی بود درویش نان ** شکل ماهی لیک از دریا رمان
Ekmek yoksulu, karada balıktır. Şekli balık şeklidir ama denizden ürküp kaçar.
مرغ خانه ست او نه سیمرغ هوا ** لوت نوشد او ننوشد از خدا2755
O evde beslenen kuştur, havada uçan Sîmurg değil. Nefis şeyler yiyip içer, gıdası Hak’tan değildir.
عاشق حق است او بهر نوال ** نیست جانش عاشق حسن و جمال
Yemek, içmek için Tanrı âşığıdır; canı güzelliğe âşık değildir.
گر توهم میکند او عشق ذات ** ذات نبود وهم اسما و صفات
Tanrının zatına âşık olduğunu vehmetse bile sevdiği zat değildir; vehmi, esma ve sıfâtın verdiği vehimdir.
وهم مخلوق است و مولود آمده ست ** حق نزاییده ست او لم یولد است
Vehim; vasıflardan, hadlerden doğar. Hak ise doğmamıştır, doğurmaz.