-
هر هنر که استا بدان معروف شد ** جان شاگردان بدان موصوف شد
- Usta hangi hünerde tanınmışsa, hangi hünerle şöhret bulmuşsa çırağı da o hünerde ilerler ,o hünerde meşhur olur.
-
پیش استاد اصولی هم اصول ** خواند آن شاگرد چست با حصول 2830
- Usul ilmini bilen üstadın yanında zihni çevik, istidatlı talebe usul okur;
-
پیش استاد فقیه آن فقه خوان ** فقه خواند نی اصول اندر بیان
- Fakîh üstadın yanında da usul okumaz, fıkıh tahsil eder.
-
پیش استادی که او نحوی بود ** جان شاگردش از او نحوی شود
- Nahiv üstadının talebesi nahiv üstadı olur.
-
باز استادی که او محو ره است ** جان شاگردش از او محو شه است
- Hakikat yolunda mahvolan üstadın talebesi ise üstadının sayesinde padişahta mahvolur, yokluğa erişir.
-
زین همه انواع دانش روز مرگ ** دانش فقر است ساز راه و برگ
- Ölüm günü bütün bu bilgiler içinde işe yarayan ve yol azığı olanı da yokluk bilgisidir.
-
حکایت ماجرای نحوی و کشتیبان
- Nahivciyle gemici hikâyesi
-
آن یکی نحوی به کشتی درنشست ** رو به کشتیبان نهاد آن خود پرست 2835
- Bir nahiv âlimi, gemiye binmişti. O kendini beğenmiş âlim, yüzünü gemiciye dönüp,
-
گفت هیچ از نحو خواندی گفت لا ** گفت نیم عمر تو شد در فنا
- “Sen hiç nahiv okudun mu?” demişti. Gemici “hayır” deyince demişti ki : “Yarı ömrün hiçe gitti.”
-
دل شکسته گشت کشتیبان ز تاب ** لیک آن دم کرد خامش از جواب
- Gemici bu söze kızdı, gönlü kırıldı. Fakat susup derhal cevap vermedi.
-
باد کشتی را به گردابی فگند ** گفت کشتیبان به آن نحوی بلند
- Derken rüzgâr gemiyi bir girdaba düşürdü. Gemici, o nahiv âlimine bağırdı: