-
چون بمردی تو ز اوصاف بشر ** بحر اسرارت نهد بر فرق سر
- Sen de eğer beşeriyet vasıflarından öldünse hakikat sırları denizi, seni başının üstüne kor.
-
ای که خلقان را تو خر میخواندهای ** این زمان چون خر بر این یخ ماندهای
- Ey âlim, sen halka eşek diyorsun ama şimdi sen, eşek gibi buz üstünde kalakaldın.
-
گر تو علامهی زمانی در جهان ** نک فنای این جهان بین وین زمان 2845
- İstersen dünyada zamanın allâmesi ol, hele şimdicik dünyanın yokluğunu da gör, zamanın yokluğunu da!” dedi.
-
مرد نحوی را از آن در دوختیم ** تا شما را نحو محو آموختیم
- Nahivciyi, size yok olma nahvini öğretmek için hikâye arasında hikâye ettik.
-
فقه فقه و نحو نحو و صرف صرف ** در کم آمد یابی ای یار شگرف
- Fıkhı bilmeyi de yok olmada bulursun, nahvi tahsil etmeyi de, sarftaki değişiklikleri de, ey yüce sevgilim!
-
آن سبوی آب دانشهای ماست ** و آن خلیفه دجلهی علم خداست
- O su testisi bizim bilgilerimizdi; halife de Tanrı bilgisinin Diclesi.
-
ما سبوها پر به دجله میبریم ** گر نه خر دانیم خود را ما خریم
- Biz dolu testileri Dicle’ye götürüyoruz. Böyle olduğu halde eşek olduğumuzu bilmezsek hakikaten eşeğiz!
-
باری اعرابی بدان معذور بود ** کو ز دجله بیخبر بود و ز رود 2850
- O Arap, bari o hususta ma’zurdu. Çünkü Dicle’yi bilmiyordu, çok uzaktaydı.
-
گر ز دجله با خبر بودی چو ما ** او نبردی آن سبو را جا به جا
- Bizim gibi Dicle’den haberi olsaydı o testiyi alıp konaktan konağa kona göçe götürmezdi.
-
بلکه از دجله چو واقف آمدی ** آن سبو را بر سر سنگی زدی
- Hattâ Dicle’yi bilseydi o testiyi kırar, bu işten tamamı ile vazgeçerdi.
-
قبول کردن خلیفه هدیه را و عطا فرمودن با کمال بینیازی از آن هدیه و از آن سبو
- Halifenin suya hiçbir ihtiyacı yokken o armağanı kabul edip testiyi altınla doldurması, Arabın sevinmesi