English    Türkçe    فارسی   

1
2881-2890

  • گر بگوید فقه فقر آید همه ** بوی فقر آید از آن خوش دمدمه‌‌
  • Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; o sözlerden yokluk kokusu gelir.
  • ور بگوید کفر دارد بوی دین ** ور به شک گوید شکش گردد یقین‌‌
  • Küfre ait bahis açsa o bahsinde din kokusu vardır. Şüpheye dair söz söylese sözleri, yakîni anlatmış olur.
  • کف کژ کز بحر صدقی خاسته است ** اصل صاف آن فرع را آراسته است‌‌
  • Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler.
  • آن کفش را صافی و محقوق دان ** همچو دشنام لب معشوق دان‌‌
  • Doğruluk denizinden zuhur eden o eğri köpük, feridir. Sâf asıl, o fer’i de sâflıkla bezemiştir.
  • گشته آن دشنام نامطلوب او ** خوش ز بهر عارض محبوب او 2885
  • O köpüğü sâf ve makbul bil. Sevgilinin dudağından çıkan azarlayış say.
  • گر بگوید کژ نماید راستی ** ای کژی که راست را آراستی‌‌
  • Âşığın, pek de istemediği o azar, sevgilinin yüzünün hatırı için hoş görülür.
  • از شکر گر شکل نانی می‌‌پزی ** طعم قند آید نه نان چون می‌‌مزی‌‌
  • Şekeri, ekmek şekline sokar, pişirirsen tadınca yine onda şeker lezzeti vardır, ekmek lezzeti bulunmaz.
  • ور بیابد مومنی زرین وثن ** کی هلد آن را برای هر شمن‌‌
  • Bir mümin, altından yapılmış bir put bulsa hiç onu Şamanlara bırakır mı?
  • بلکه گیرد اندر آتش افکند ** صورت عاریتش را بشکند
  • Bırakmadıktan başka alır, ateşe atar. Onun ariyet şeklini bu suretle eritip bozar.
  • تا نماند بر ذهب شکل وثن ** ز آن که صورت مانع است و راه زن‌‌ 2890
  • Altında put şekli kalmaz. Çünkü suret, ibadete mânidir, yol vurucudur.