-
گر بگوید فقه فقر آید همه ** بوی فقر آید از آن خوش دمدمه
- Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; o sözlerden yokluk kokusu gelir.
-
ور بگوید کفر دارد بوی دین ** ور به شک گوید شکش گردد یقین
- Küfre ait bahis açsa o bahsinde din kokusu vardır. Şüpheye dair söz söylese sözleri, yakîni anlatmış olur.
-
کف کژ کز بحر صدقی خاسته است ** اصل صاف آن فرع را آراسته است
- Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler.
-
آن کفش را صافی و محقوق دان ** همچو دشنام لب معشوق دان
- Doğruluk denizinden zuhur eden o eğri köpük, feridir. Sâf asıl, o fer’i de sâflıkla bezemiştir.
-
گشته آن دشنام نامطلوب او ** خوش ز بهر عارض محبوب او 2885
- O köpüğü sâf ve makbul bil. Sevgilinin dudağından çıkan azarlayış say.
-
گر بگوید کژ نماید راستی ** ای کژی که راست را آراستی
- Âşığın, pek de istemediği o azar, sevgilinin yüzünün hatırı için hoş görülür.
-
از شکر گر شکل نانی میپزی ** طعم قند آید نه نان چون میمزی
- Şekeri, ekmek şekline sokar, pişirirsen tadınca yine onda şeker lezzeti vardır, ekmek lezzeti bulunmaz.
-
ور بیابد مومنی زرین وثن ** کی هلد آن را برای هر شمن
- Bir mümin, altından yapılmış bir put bulsa hiç onu Şamanlara bırakır mı?
-
بلکه گیرد اندر آتش افکند ** صورت عاریتش را بشکند
- Bırakmadıktan başka alır, ateşe atar. Onun ariyet şeklini bu suretle eritip bozar.
-
تا نماند بر ذهب شکل وثن ** ز آن که صورت مانع است و راه زن 2890
- Altında put şekli kalmaz. Çünkü suret, ibadete mânidir, yol vurucudur.